56.. 57.. 58..

56.. 57.. 58..

horobox_logo-yeni-.png

Sanki sayım yapıyormuş gibi görünen bu ardışık sayıların aslında önemli saat markalarının güncel modellerine ait isimler olduğunu söylemiş olsam, sektörü çok yakından takip etmeyenlerin yüzlerinde yer edecek şaşkın ifadeyi az çok tahmin edebiliyorum.

Sizin de tahmin edeceğiniz üzere 60 yıl öncesinden bahsediyoruz. Bu sayıların başına 19 eklediğimizde, bileğimizde taşıdığımız modeller bizleri eskilere götürüyor. Eskiler derken, sizinle ilgili eski anılara değil elbette.

vacheron-constantin-omega-tudor-.jpg

Arkasında bir hikâye barındıran saatleri çok seviyorum. Koleksiyonuma katacağım modellerde de bu hikâye muhakkak olsun istiyorum, ancak o modelin 60 sene öncesiyle bağlantısı olması acaba bu isteğimi karşılamaya yetiyor mu?

Hatırladığım ilk örnek ( ki bu saat koleksiyonumda mevcut) büyük usta Gerald Genta’nın 1972’de tasarlayıp sektöre adeta yeni bir soluk getirdiği Audemars Piguet’in Jumbo lakaplı Royal Oak modeli. Tam 40 yıl sonra ilk modelin neredeyse aynı tasarım detaylarıyla butiklerde boy gösteren 15202 referanslı versiyonunu bugün bile bulmak çok kolay değil. Gerçekten etkileyici de bir hikâyeye sahip olan model, Heritage anlamı taşıyan saatler içerisinde bence zirvede yer alıyor.

audemars-piguet-jumbo-royal-oak-.jpg

Olay bu gibi modellerin sağladığı başarıdan mı yoksa sektörün yenilik anlamında sıkışmasından ötürü mü bilemiyorum ama gerçek olan şu ki son dönemde bir “Heritage” akımıdır gidiyor. Bu trendin son yıllarda akılda kalan örnekleri de aynı zamanda yazımın başlığını oluşturuyor.

56.. 57.. 58..

Şimdi bu sayılara bir de detaylı göz atalım:

Vacheron Constantin Fiftysix

Bu yıl SIHH fuarında saat meraklılarının beğenisine sunulan ve yepyeni bir model ailesi olarak karşımıza çıkan “Fiftysix”de, üç farklı alternatif yer alıyor. Koleksiyonun giriş modeli üç kollu otomatik versiyonunun yanı sıra sunulan Day-Date ve Complete Calendar özellikli modeller, markanın hem değerli metal hem de paslanmaz çelik versiyonlarıyla sunulan ilk klasik koleksiyonunu oluşturuyor.

4400e-000a-b437-vacheron-constantin-fifty-six-day-date-1.jpg 4400e-000a-b437-vacheron-constantin-fifty-six-day-date-2.jpg

Bölümlenmiş kadran, baton indeksler ve büyük rakamlarıyla 1950’li yılları fazlasıyla hissettiren modellerin ayar tepeleri de kasaların içerisine hafifçe gömülmüş durumda. Bu detaylar markanın 1950ler’de benimsediği tasarımla birebir uyuşuyor ve o zamanlar modernliği ile ön plana çıkan 6073 referanslı modeli aklımıza getiriyor. Özellikle marka özelinde uygun fiyat etiketleriyle de dikkat çeken modeller, Heritage akımının sadece giriş veya orta seviye markalar için sınırlı olmayan cazibesini de gözler önüne seriyor.

6073-vacheron-constantin-.jpg

Daha detaylı bilgi için Vacheron Constantin websitesini ziyaret edebilirsiniz.

Omega Speedmaster ‘57

Heritage modeller denildiğinde ilk akla gelen isimlerden biri olmasa da Omega’nın da bu konuya hiç de yabancı olmadığı bir gerçek. Eğer işin içinde Speedmaster Moon Watch modelini katarsak hatta, markanın bu akıma öncülük ettiğini bile söylemek mümkün. Lakin konumuz, başlıkta da belirttiğimiz üzere 50li yıllara gönderme yapan yeni modeller.

omega-speedmaster-57-1-.jpg

Markanın ürün grubuna 2013 senesinde eklenen Speedmaster ’57 Koleksiyonu, isminden de anlaşılacağı üzere Omega’nın 1957 senesine tasarladığı Speedmaster Reference 2915 modelinden ilham alınarak tasarlanmış. Heritage akımının vazgeçilmez unsurlarından eskiye ait tasarım, (görece) kompakt boyut ve modern mekanizma gibi öğeleri eksiksiz karşılayan model, çıkar çıkmaz saat meraklılarının gönlünde taht kurmayı başarmıştı. Aslında bu durum pek de sürpriz bir sonuç değil zira Omega’nın başarılı mekanizması Caliber 9300’ü 44mm’den daha zarif bir kasa ile görmek isteyenlerin sayısı hiç de az değildi. Bu konfigürasyona ev sahipliği yapması için 1957 senesinden bir modelin seçilmesi ise tam bir bonus oldu.

omega-speedmaster-57-2-.jpg

Tudor Black Bay Fifty-Eight

Başlığımızda yer alan son rakam ise saat sektörünün son yıllarda gördüğü en epik geri dönüşe ev sahipliği yapan Tudor’dan geliyor. Heritage akımının ne denli güçlü bir pazarlama argümanı olduğunu oldukça erken fark eden marka, bu sene Heritage Black Bay model ailesine yeni bir versiyon ekledi.

tudor-black-bay-fifty-eight-3-.jpg tudor-black-bay-fifty-eight-2-.jpg

Tudor Black Bay Fifty-Eight, markanın 1958 yılında tanıttığı Tudor Submariner Ref. 7924 modelinden esintiler taşıyor. Genel itibarıyla Heritage Black Bay modelleri ile aynı gibi duran Fifty-Eight, aslında Heritage konsepte uygun şekilde rafine edilmiş detaylar sunuyor. 41 ve 43mm’lik ağabeylerinden farklı olarak 39mm çapında tasarlanan Fifty-Eight, ilham kaynağı Ref. 7924’ün 37mm’lik çap ölçüsüne en yakın model unvanını kazanıyor. Benim gibi simetri hastalarını kalbinden vuran tarih penceresiz kadran ise gerçek bir tercih sebebi. Deri ve tekstil kayış alternatiflerinin yanında bir de perçinli (rivet) metal bilezik opsiyonu ile beraber sunulan modelin in-house mekanizma ile hayat bulduğunu da eklemeyi unutmayalım.

tudor-black-bay-fifty-eight-1-.jpg

Sonuç olarak bahsi geçen modellerin hiçbiri için söylenebilecek negatif bir söz bulamıyorum. Tamamı önemli markalar tarafından saat dünyasına tanıtılmış özel saatler ve eminim ki satış rakamları da memnun edici olacaktır.

Ancak marka ve modellerden bağımsız olarak sektör hakkındaki eleştirimi dile getirmekten de geri kalmayacağım. Son yıllardaki bu eski modellere yönelme beni artık rahatsız etmeye başladı desem abartmış olmam. Saat bir lüks ürünü. Bileğimizde taşıdığımız ve genellikle zamanı kontrol etmektense bir aksesuar, prestij sembolü olarak kullandığımız bu ürünlerin artık geleceğe yönelik tasarlanmış örnekleri bizleri daha memnun edecektir diye düşünüyorum.

Sektörün son dönemde en çok ismi duyulan markalarına baktığımızda Heritage akımını belirgin bir pazarlama argümanı olarak kullanmayan isimleri görebiliyoruz. Richard Mille, F.P. Journe, MB&F gibi markaların yenilikçi ve çağa uyan tarzları ve bunlarla beraber uyguladıkları doğru pazarlama stratejileri, Heritage ve benzeri akımlara ihtiyaç duymadan zirveyi zorlamalarına yeterli oluyor. Zaten bu markaların kısa süreli geçmişlerini düşünürsek isteseler de eskiye yönelik akımlardan faydalanmaları da mümkün olmayacaktı diyebiliriz.