AkriviA

AkriviA

akrivia-logo-2.jpg

Bugün sektörde çok az atölye AkriviA’nın bu kadar zamanda sahip olduğu başarıyı paylaştığını söyleyebilir. Hatta dürüst olmak gerekirse, aklıma başka bir tane daha gelmediğini söyleyebilirim. Eğer varsa bile AkriviA’nın onları geride bıraktığı aşikâr. 

AkriviA’yı ilk defa bundan birkaç sene önce fark ettim. Instagram’da öylesine dolaşırken karşıma ilginç ve gizemli bir saat çıktı. Eşsiz ve muhteşem Tourbillon Monopusher Chronograph. Yaşadığım tam olarak ilk görüşte aşktı. Daha önce hiç böyle bir saat görmemiştim ve elbette çok meraklandım. Bu merak yerini Google’da saatler sürecek ve günün geri kalanı için yaptığım planları da iptal etmeme sebep olacak bir araştırmaya bıraktı. Markanın kurucusu Rexhep Rexhepi’nin mütevazı ve kibirden uzak duruşuyla göğüslediği riskleri ve markasına olan tutkusuna hayran kaldım. İnceleme beni sonrasında Naomi Barokas’ın Instagram hesabına yönlendirdi. Naomi markanın Uluslararası Satış ve Pazarlama Direktörü ki neden bu pozisyonda olduğunu anlamak hiç de güç değil. Tutku sadece saatler ile sınırlı değil, markanın hemen her paylaşımında fazlasıyla hissediliyor. Bu durum AkriviA’yı müşteri portföyü için daha özel bir hale getiriyor ki bu günümüzde pek az atölyede rastlanabilen bir durum.

12070912_109953392698846_351617572_n.jpg

Rexhep Rexhepi - Naomi Barokas

Elbette bu iki değerli insan ile röportaj fırsatı bulunca bir an bile tereddüt etmedim ve hemen işe koyuldum. Röportaja başlamadan önce belirtmekte fayda gördüğüm bir husus var; Bu röportajı tamamen LinkedIn Sohbet formatında gerçekleştirdim ki bana göre bu durum bile görüşme şansı bulduğum bu iki değerli insanın pozitif yaklaşımı konusunda fikir vermek için yeterli bir detay.  Umarım bu röportaj sadece marka hakkında değil arkasındaki insanlar ve onlara destek olanlar hakkında da fikir verir...

Horobox: Sözlerime AkriviA’yı kurulduğu günden bu yana takip ettiğimi ve her ikinizle de röportaj yapma şansını yakaladığım için ne kadar mutlu olduğumu söyleyerek başlamak istiyorum. Her ikinizin de son derece etkileyici ve prestijli bir marka olan Patek Philippe ile ortak bir mazisi var. Markanın bünyesinde yer aldığınız zaman boyunca kazandığınız benzersiz tecrübelerden bahsetmiyorum bile. AkriviA’yı kurma kararınızda sizi etkileyen unsurlar nelerdi?

Rexhep: “ Patek Philippe’te geçirdiğim zaman, benim bir saat tasarımcısı olarak kendimi geliştirmemde büyük önem taşıyor. Oradaki eğitim geçekten en üst seviyede ve orada hem geleneksel teknikler konusunda çok şey öğrendim hem de iyi bir çevre edindim. Elbette tüm bunlar için Patek’e minnettarım. Ancak insanların anlamadığı bir durum var; bir saat ustasının içinden romantizmi çıkarttığını zaman geriye kalanlar size iki seçenek sunuyor: bir başkasının tasarladığı saatlerin montajını yapmak veya kendi tasarımlarınızla hayallerinizdeki saatlere hayat vermek... Benim için ikinci seçenek geçerliydi. Aklımda hep çeşitli eskizler vardı ve bunları nasıl gerçeğe dönüştürebileceğimi düşünüyordum. Saatçilikte her gün yeni bir şey yaratabilmek varken, neden tüm güzelliğine rağmen aynı mekanizmayı X veya Y markası için üretmeyi tercih etmek zorundayım? diye sordum kendime. Eğer bu yolu seçmiş olsaydım, Cenevre’de kendi atölyemi açarken yaşadığım zorlukların belki hiç birini yaşamayacaktım.

Naomi: “ Uzun zamandır saat sektöründe çalışıyorum. Genelde high-end markaların perakende ve dağıtım bölümlerinde görev yaptım, satış kısmında da bulundum. Dolayısıyla resmen saatlerle iç içe yaşıyorum ve sektörü gayet iyi tanıyorum. Rexhep daha işin başında tek uğraşısının saat tasarlamak olması gerektiğini anladı... Ben ise daha çok şey öğrenebileceğim ve küçük bir günlük git gellerine daha çok maruz kalabileceğim kısımda bulunmayı istedim. Bu sayede hem birbirimizin kabiliyetlerini tamamlarken sahip olduğumuz başarıların hepsinde keyif almayı da sağladık.

3d2d75f4-8dc9-463e-9c5f-bf1b7b9799a8.jpg

Horobox: Şüphesiz AkriviA daha çok genç bir firma olmasına rağmen önemli işler başardı. İlk aklıma gelen Haute Horologie segmentinde kendini kabul ettirmesi. Daha etkileyici olanı ise ilk iş, ilk ürün tanıtımı. Sizler için nasıl bir duyguydu bu? Herhangi bir baskı veya endişe var mıydı?

Rexhep + Naomi: “Endişe? Baskı?Elbette hayır! “

(Rexhep + Naomi kahkahalarla gülüyor). 

Rexhep: Aslında hem zordu hem de değildi diyebiliriz... Açıklamaya çalışayım... İşin bir ucunda ne yapıp yapmayacağımı çok iyi biliyordum çünkü ben doğuştan kararlı ve dik başlı bir adamdım ve çocukluğumdan beri bir şeyler tasarlıyordum. İstediğim şekilde bir saat yapacaktım veya hiç yapmayacaktım. Bir noktada bu tip bir yaklaşımın faydasını görüyorsunuz zira herhangi bir konuda taviz vermenize gerek olmuyor. İşin diğer ucunda ise her şey istediğim gibi olursa bu yanında ne gibi sorunlar getirir diye düşünmeye başlıyorsunuz. Pahalı mı olur? İyi satıp satmayacağını nerden bilebilirim ki? Acaba ben deli miyim? İnsanlar benim felsefemi anlayabilecek mi, saatler süren el işçiliğimi takdir edecekleri mi? Biliyorsunuz, benim saatçilik vizyonum çok saf, bir nevi Zen gibi... Malum markaların ürünleri gibi hayat tarzını yansıtan öğeler içermiyor veya görselliğe oynamıyor dolayısıyla benim ürünlerimin atölyemin dışındaki dünyada nasıl karşılanacağı konusunda endişe duydum. Kendi kararlı halimle düşündüğümde işimi doğru yapıyordum ve ortaya çıkarttığım tam olarak “saf horoloji” yaklaşımına uyuyordu. Haliyle hem endişe duydum, hem de duymadım – artık bu ne demekse..! 

67af4080-e903-4118-ae03-860016cecb7d.jpg

Horobox: Tourbillon Monopusher Chronograph açık ara gördüğüm en muhteşem saatlerden biri. Bu saat AkriviA’yı adeta bağımsız saat üreticilerinin ve Haute Horologie’nin gündemine taşıdı diyebiliriz. Kendinize duyduğunuz güven konusunda baya etkili olduğunu düşünüyorum.

Rexhep: Aldığım tepkilerin benim için önemli bir itici güç olduğu aşikâr... Ayrıca o saat benim adeta bütünleştiğim bir tasarım oldu. Saatte yer alan mekanizmanın Ar&Ge aşamasında bizzat yer aldım ve bu işe başladığımda henüz kendi markam olan AkriviA’da değil, BNB Concepts bünyesinde çalışıyordum. DolayısıylaMonopusher Tourbillon’un mekanizmasını bir nevi evladım gibi görüyorum. BNP birkaç sene sonra battı ve stokunun tamamı satıldı. ( Bu arada kısa bir bilgi vereyim; o zamanlarda kalan mekanizmaların bir kısmını Hublot satın aldı ve küçük bir seride kullandı. Dolayısıyla benim tasarladığım bir mekanizmayı Hublot kullanmış oldu, bazı bloggerların belirttiği gibi bu durumun tersi söz konusu olmadı. ). Neyse, neticede ben AkriviA’ya başlarken bu mekanizmaların bir kısmını almayı başardım. Artık kendi kasa ve kadran tasarımlarımı yapabilme şansına da kavuşmuş oldum. İlk iş olarak kadranın belli kısımlarını iskelet olarak tasarladım. Son versiyonda ise saat 2 ve 3 noktalarının arasında bulunan butonu oradan kaldırdım ve klasik bir tek tuş kronografta olması gerektiği gibi ayar tepesinin içine entegre ettim. Butonun çok net ve sağlam bir basma hissi var ve ben bu duruma çok önem veririm. Benimle bütünleşti derken aslında kastettiğim de buydu; rafine bir saatte her komponentin birlikte tasarlanması gerekir. Her şeyin hem teknik hem de görsel olarak birebir uyumlu olması beklenir. Bu bakımdan Monopusher Tourbillon sayesinde AkriviA’nın ilk ürünü olarak tam istediğim şeyi yaratmış oldum.

tcm_v1_01.jpg tcm_v2_02.jpg

Horobox: Tüm AkriviA koleksiyonunun özgün ve çok şık bir tasarımı var. Eskiden geleceğe yönelik hatta bilim-kurgu gibi bir saat olarak tanımlıyordum. Sizleri bu tasarıma yönlendiren etmenler nelerdi?

Rexhep: İlk başta kafamda birkaç fikir ürettim ve tasarımcı bir arkadaşımdan destek aldım. İstediğim “kozmik” bir tasarımdı ama çok bilim-kurgu veya Uzay Yolu tarzı bir şey de değildi. Bu nedenle beraber oturduk ve astrofizikle ilgili bilgileri araştırdık, gezegenlerin görüngelerini, günberi ve günöte pozisyonlarını öğrendik. Dairesel ve eliptik formların bir araya geldiği ve kendi güneş sistemimizden ilham alan bir tasarım yarattık.  Kasanın boynuzdan boynuza uzanan kademeli tasarımı ile elipsi oluşturan kısımları vurguladık. Bahsettiğim aşırı bilim-kurgu seviyesine gelmeden, yuvarlağın ve elipsin bir araya gelmesinden ortaya çıkan gezegensel bir hava yarattık.

jump_hour01.jpg thm_v2_01.jpg

Horobox: Hemen ek bir soru sorayım: Neden direkt Tourbillonlara yöneldiniz?   

Rexhep: Sizin de bildiğiniz üzere Tourbillon çılgınlığı bu yüzyılın başlarına kadar gidiyor ve o zamanlar herkes Tourbillon yapmaya başlamış. Horolojinin bir nevi yeni-normali haline gelmiş. Ne olursa olsun, Tourbillon bildiğimiz çapa tipi eşapman tasarımının en rafine hali. İzlemesi büyük bir keyif, yapması ise tam bir mücadele ve bu durum tabii ki benim çok hoşuma gidiyor. Benim için Tourbillon yüksek saatçiliğin en mükemmel malzemesi, bir yerde de kafamdaki tüm mekanizma tasarımlarının çıkış noktası. Ayrıca bana yakalamak için uğraştığım kaliteyi de gözler önüne sunabilme şansını sağlıyor zira Tourbillon’un finisajı büyük bir uğraş isteyen ve uzmanlar tarafından yapılması gereken bir iş... Ayrıca mekanizmanın gözler önünde olan yapısı sayesinde herkes yapılan işin kalitesini de görebiliyor. Bu sayede Tourbillonlar bize AkriviA’nın küçük bir atölye de olsa yaptığı işin birinci sınıf olduğunu gösterme şansı veriyor.

ac016ba3-c4a9-4863-97ce-5d8c3e2c6eae.png

Horobox: AkriviA konusunda beni en çok etkileyen özelliklerden biri de bağımsız olması. Bu durum sizin için avantaj mı oldu yoksa dezavantaj mı?

Rexhep: Elbette bu bizler için durumu daha da zorlaştırdı ama olması gereken de buydu. İnsanların bana yakın şartlarda başlayıp işler biraz hareket kazanınca hemen büyümek için iş ortaklıklarına yöneldiğini gördüm. Olabilecek en kısa zaman zarfında büyümeye zorlandılar ve ecxlusive kimlikleri kısa dönemlik kar hesapları uğruna zarar gördü. En sonunda hissedarlarına karşı boyunları bükük kaldılar. İsim vermek istemiyorum ama saat endüstrisi bu tür örneklerle dolu. Üretim konusunda belli bir çizgide kalmaya devam etmeyi ve her zaman exclusive kimliğimi korumayı hedefliyorum. Bu yüksek kaliteye ulaşmak için vazgeçilemez bir durum. Ayrıca ben markamı, saat dünyasında mükemmellik ile eşanlamlı halde görmek istiyorum.

Naomi: Küçük bir firma olduğumuz için elbette bütçemiz de kısıtlı. PR konusunda büyük harcamalar yapmamaya, ne yapacağımıza ve nerede yapacağımıza dikkat etmek zorundayız. Bu nedenle insanların sosyal medyada ve dergilerde bizim hakkımızda yaptıkları pozitif paylaşımları çok önemsiyoruz. Sizin gibi saatçilik hakkında tutkulu insanlar bir şekilde bize ulaşıyor ve felsefemizin farkına varıyor. Bu bizim için harika çünkü biz kişisel bir markayız ve o şeklide kalmak istiyoruz çünkü ürettiğimiz saatlerin Rexhep için son derece kişisel objeler olduğuna biliyoruz. Her biri onun saatler süren emekle hayat bulan tutkusunu ve kişiliğini simgeliyor.

d733b7ea-8212-4453-99b4-80c20af7054f.jpg

Horobox: Bu kadar işten bahsettiğimiz yeter.  Eğlenmek için neler yapıyorsunuz? 

Naomi: Ata biniyorum! Şehrin dışında birkaç tane atım var ve Rexhep’e de nasıl binileceğini öğrettim. Ata binmenin, temiz hava almak ve atölyedeki masayı birkaç saatliğine de olsa terk etmek için en iyi yöntem olduğunu düşünüyorum.

Rexhep: Öylesine iri bir canlının üstünde kendimi 100% rahat hissedebilir miyim bilemiyorum. Bazen Naomi’nin beni sürükleyerek götürmesi gerekiyor ancak dediklerinde haklı zira eğerin üstünde olmak günde 9-10 saat boyunca bir kaç santimetrekarelik bir alan üzerinde çalışmanın yarattığı strese en iyi gelecek panzehir.