Hem saat endüstrisinin hem de saat tutkunlarının birinci tercihi paslanmaz çelik modellerden yana da olsa, masif altın ve altın/paslanmaz çelik kombinasyonlu saatler vitrinleri süslemeye devam ediyor. Peki, sizin için uygun olan hangisi?
Geçmiş yazılarımda belki dikkatinizi çekmiştir, Purist tabir edilen saat meraklılarının sürekli paslanmaz çelik versiyonları övmeleri, masif altın saatleri fazla gösterişli bulmaları ve özellikle 18K altın/paslanmaz çelik kombineli modelleri “saatten çok da anlamayanların tercihi” olarak tanımlamaları, bana çok manasız gelir. Özellikle Two-Tone modeller söz konusu olduğunda, bu insanların bu son derece şık ve kullanım alanı gayet geniş kombinasyonla ne dertleri var akıl sır erdiremiyorum.
İşin ticari kısmından bahsedilebilir elbette. Lüks saat kavramı söz konusu olduğunda, yatırım kısmını veya en azından “değerini koruma” kıstasını dile getirmemek mümkün değil zira hiç de düşük olmayan meblağlardan söz ediyoruz burada. Ancak, hem masif altın hem de Two-Tone modeller kullanan bir saatsever olarak söyleyebilirim ki, doğru koşullarda yapılmış bir alışverişin öyle abartılı bir değer kaybı yaşatma ihtimali çok düşük. Bu arada son dönemlerde müzayede evlerinde rekor fiyatlara satılan altın Rolexleri de duymayan yoktur herhalde…
Peki, diyelim ki önyargılarınızı bir kenara bıraktınız, belli bir bütçe oluşturdunuz veya gayet basit bir şekilde artık siz de -tıpkı benim gibi- altınlı bir saat istiyorsunuz. Fevkalade… Ancak hangi saat?
Takdir edersiniz ki altın ucuz bir materyal değil… Hiçbir zaman olmadı, bu saatten sonra da olmayacağı gün gibi belli… Dolayısıyla eğer alışveriş konusunda kısıtlı bir bütçeye sahipseniz Two-Tone modeller tam size göre diyebilirim. Kullanım alanı olarak oldukça geniş bir spektrumu içerisine alan bu modellere pek çok markada rastlamanız mümkün. Çoğu zaman takım elbiseyle olduğu kadar şort mayonuzla da uyum sağlayabilme ayrıcalığı sunan bu kombinasyonu, sarı veya pembe altın olarak tercih edebilirsiniz. Ben şahsen pembe altın tonuna hala pek ısınabilmiş değilim. Favorim, neredeyse insanlık tarihi kadar eski bir geçmişe sahip olan sarı altın. Özellikle açık ve metalik tonlarda kadranlarla mükemmel bir görüntü sunuyorlar. Bir de unutmadan söyleyeyim; Two-Tone modeller söz konusu olduğunda metal bilezik bana deri veya kauçuk kayışlı versiyonlardan hep daha şık gelmiştir.
Bu arada saatçilikte altın kullanım teknikleri ile ilgili de bir şeyler söylemekte fayda var. Öncelikle -eğer gerçekten çok kısıtlı bir bütçe söz konusu değilse- kaplama modellerden uzak durmak bence doğru bir tercih olur. Aslında günümüzde uygulanan kaplama teknikleri, geçmiş örneklere nazaran çok daha başarılı. PVD ve DLC gibi metotlarla atma, soyulma gibi yıpranmaya bağlı sorunlara oldukça dayanıklı altın kaplamalar yapmak mümkün ancak renk tonu konusunda hala sorun var gibi geliyor bana. Bu arada kaplama yapılan bilezik parçalarının tene değen kısmının paslanmaz çelik (kaplamasız) olarak bırakılması da son derece sevimsiz bir durum. Ve hala bunu yapmaya devam eden pek çok büyük marka var.
Gold-Capped, Gold-Filled ya da Gold Wrapped terimlerini duymuşsunuzdur. Bu terimler, Türkçeye geçme veya sıvama olarak çevirebileceğimiz alternatif kaplama yöntemleri aslında. Bu teknikleri diğerlerinden ayıran kısım ise, çok ince değerlerde altın plakaların paslanmaz çelik üzerine presle geçirilmeleri diyebiliriz. Günümüzde çok fazla görmesek de, Baselworld 2017 fuarında saatseverlerin beğenisine sunulan ve büyük ilgi gören Tudor Heritage Black Bay Two-Tone modelinde bu tekniğin kullanıldığını hatırlatmakta fayda var. Aşınmaya dayanıklılık konusunda standart kaplama yöntemlerine nazaran çok daha uzun ömürlü bir kullanım sunan geçme altın tekniği ile üretilmiş modelleri tercih etmek, kesinlikle bütçe dostu bir seçim olur.
Geldik işin zirve noktasına: Masif altın. Masif altın saatler benim hep çok hoşuma gitmiştir. Çoğu insan için fazla gösterişli veya kullanım alanı sınırlı bulunan modeller olarak görüldükleri aşikâr. Ancak bu şekilde düşünen insanların masif altın saatleri yakından gördüklerinde düşüncelerin nasıl değiştiğine defalarca şahit oldum. Evet, aralarında bunu direkt olarak dile getirmeyenler de vardı elbette (ah o Purist gururu) ama yüzlerindeki beğeni dolu ifade tabii ki gözümden kaçmadı.
Bana göre masif altın modeller sarı veya pembe altın olarak tercih edilmeli. Beyaz altın, paslanmaz çelik ile aşırı benzer renk tonu nedeniyle benim hiçbir zaman ilgimi çekmedi. Çelik ile arasında dağlar kadar fark olduğunu söyleyecek Puristler de vardır elbet ama bence öyle bir farkı yok. Bazı kullanıcılar için dikkat çekmeyen veya ne olduğunu sadece saat meraklısı zümrenin fark edebileceği modelleri takmak tercih sebebi olabilir. Bilgisiz gözlerin dikkatinden kaçarken sıkı saat meraklılarının radarında hemen belirmek ve akabinde bu tercihlerinden dolayı takdir görmek eğlenceli hatta bazen güvenli gelebilir. Beyaz altın bir Rolex Daytona’nın bezeli veya kadranı paslanmaz çelik modellerden farklıdır mesela… Bu detaya aşina olmayan biri pekâlâ paslanmaz çelik bir modele baktığını düşünebilir. Veya Day-Date’in şimdiye kadar sadece altın ve platinden üretildiğini bilmeyen meraklı gözler de yine paslanmaz çelik yanılgısına düşebilir.
Listeyi sarı ve pembe altın seçeneklerine indirgediğimizde -benim gibi gelenekselci bir saatseverden beklendiği üzere- tercihim kesinlikle sarı altın olur. Sarı altın tonu binlerce yıldır fazla bir değişiklik göstermemiş olmasına rağmen aynı şeyi henüz çok genç olan pembe altın için söylemek pek de mümkün değil. Farklı markaların kendilerine patentli alaşımları ile (Everose, King Gold, Magic Gold, Sedna Gold, Honey Gold gibi) değişik renk tonlarına kavuşan pembe altının popülerliği tam gaz devam ediyor ancak asla sarı altının yerini tutabileceğine inanmıyorum.
Son olarak altınlı saatlerde parlaktan ziyade mat yüzey formuna sahip modellerin daha şık durduğunu düşünüyorum. Parlak yüzeyler ışığı çok fazla yansıttığı için modelin hatlarını gizliyor. Ancak mat altın modellerde, saatin tüm çizgilerini detaylı bir şekilde görmek mümkün. Bu konuda Audemars Piguet Royal Oak modellerini ve Bulgari’den Octo ve Diagono modellerini çok başarılı bulduğunu belirtmek isterim.
Özetle masif veya Two-Tone, bir şekilde içinde altın bulunan bir saat almaya karar verdiyseniz kesinlikle yapacağınız ilk iş gözünüze hoş görünen modelleri bileğinizde denemeniz olmalı. Daha sonra da bir bütçe belirleyip o doğrultuda araştırmaya başlayabilirsiniz zira geçme altından masif altına, vintage modellerden ikinci el saatlere kadar oldukça geniş bir portföy sizleri bekliyor.