Modern saatçiliğin günümüzde bulunduğu noktaya gelmesindeki en önemli yapı taşlarından biri olan ayar kolu, bugün tüm çeşitleri ve kullanım şekilleri ile mercek altında...
Ortalama bilgi ve tecrübeye sahip bir saat sever açısından baktığımızda, Satın Al! butonuna basma aşamasına kadar pek çok kriterden bahsedebiliriz. Fiyat, fonksiyon, ebat, marka prestiji ve liste uzar gider. Ancak birçoğumuzun saat alırken tercih sebepleri arasında yer almayan, hatta çoğu zaman aklımıza bile gelmeyen bir bileşen var; Ayar kolu… Peki, nedir ayar kolunu bu kadar önemli yapan mevzu?
Ayar kolu saatlerin taşınabilir hale gelmesinden bu yana saatçilik ile paralel gelişen, hatta çoğu zaman saatçiliğin geleceğine yön veren bir unsur. İngilizcedeki ismi “Crown” yani kral/kraliçe tacı… Neden bu ismi almış? Aslında cevabı çok basit; ilk önce cep saatlerine uygulanan kurma kolları, kasaya yatay yerleştirilen ve hemen etrafında bulunan koruyucu halka parçaları ile gerçekten de birer kral tacını andırıyor…
Kurma kolu, ilk başta cep saatlerini kurmak için kullanılan anahtarlara nazaran daha pratik ve kullanıcı dostu bir çözüm arayışına cevap şeklinde gelişiyor. 1842 yılında Fransız saat ustası (ve aynı zamanda Patek Philippe’in kurucu ortağı) Jean Adrien Philippe tarafından geliştirilen sistem, sürekli kaybolan veya deforme olan anahtar yerine, her daim saatin mekanizmasına bir mil vasıtası ile bağlı vaziyette duran düzenekten oluşuyor. Kısa zamanda popüler olan ve tüm saat markaları tarafından benimsenen bu tasarım, modern saatçiliğin yapı taşları arasında da yerini alıyor.
Jean Adrien Philippe
Bugün günümüzde kullanılan pek çok kurma kolu tipi var. Bunların hepsinden bahsetmek zor zira arada konsept modellerde yer alan veya tamamen deneysel tasarımlardan oluşan kurma kolları da var. Ancak kısaca en çok kullanılan tiplerine değinmek mümkün elbette...
Kurma kollarının özellikleri, direkt olarak bünyesinde yer alacakları modellerin fonksiyonları ve ön görülen kullanım koşulları ile bağlantılı olarak tasarlanıyor. Eğer üzerinde saat/dakika/saniye fonksiyonları dışında ekstra bir özellik barındırmayan bir modelden bahsediyorsak, kullanılacak olan kurma kolunun çekme pozisyonu gibi bir özelliği bulunmuyor. Hemen hemen tüm modern saatlerde bulunan ve harici bir kaynak ile senkronize ayar yapma kolaylığı sağlayan Hacking Seconds yani kurma kolunu dışarı çekince saniyenin otomatik olarak durması özelliği ise, kurma koluna ait milin üzerine eklenen çentik veya çıkıntılar vasıtasıyla sağlanıyor. Saatin üzerinde tarih, gün, ay vb. bir özellik varsa, kullanılacak olan kurma kolu farklı çekme pozisyonlarında ve/veya farklı döndürme yönlerinde bu ekstra özellikleri kontrol edebilecek şekilde tasarlanıyor. Bu alanda akla gelebilecek başarılı örnekler arasında Rolex’in efsane modellerinden DayDate ve tek kurma kolu ile tüm fonksiyonlarını kontrol edebilen IWC Perpetual Calendar modelleri yer alıyor.
Rolex Oyster Perpetual-Day-Date (Ref. 228235)
IWC Big Pilot Perpetual Calendar 18K Red Gold Limited Edition (Ref. IW502628)
Kurma kolunun günümüz modern saatçiliğe olan katkısı, yer aldığı saatin fonksiyonlarını ayarlanabilir ve kullanılabilir hale getirmesiyle sınırlı kalmıyor. Bir diğer önemli alt-başlık ise şüphesiz su geçirmezlik mevzusu...
Saatçilik tarihine yön veren en önemli ihtiyaçları sıralamak istersek eğer, taşınabilirlik, hassasiyet ve dış etmenlere dayanıklılık olarak belirtebiliriz. Dış etmenlere direnç konusundaki çalışmalar, daha sağlam kasalardan yine modern saatçiğin önemli gelişmeleri arasında yer alan Incabloc tarzı darbeye dayanıklı tasarımlara kadar gidiyor. Ancak su geçirmezlik mevzusunu ayrıca ele almakta fayda var.
Bu konuda çığır açan buluş elbette “kilitlenebilir ayar kolu” oluyor. İlk defa 1881 senesinde ortaya çıkan bu buluş, ayar koluna eklenen vida dişlerinden ve o dişlerin üzerine vidalanabileceği bir Tij yani milden oluşuyor. İlk başta saatin içine toz vs. gibi cisimlerin girmemesi için ortaya çıkan bu tasarım, 1926 yılında Hans Wilsdorf tarafından patenti alınan modern bir uyarlama ile tabir yerindeyse, çağ atlıyor. Zira Wilsdorf, ayar koluna eşlik eden yaylı bir gergi mekanizması ve bir de kasa ile ayar kolu arasında yalıtım sağlayan contanın da patentini alıyor.
Hans Wilsdorf - Rolex Oyster, 1926
Modern saatçiliğin kaderini değiştiren bu buluşa, 1937 senesinde kullanılmaya başlanan kauçuk O-Ring tarzı conta müthiş bir ivme katıyor. Suya dayanıklılık konusundaki öncü vasfını günümüze kadar devam ettiren Rolex, Wilsdorf öncülüğünde ortaya çıkan ve bugün sektörün en başarılı ayar kolu tasarımlarından biri halini alan Triplock Crown ile tacını sonuna kadar hak ediyor. Ancak bu konuda bütün alkışı Rolex’in hak ettiğini söylemek doğru olmaz zira Officine Panerai da bugün markanın sembol detayları arasında gösterilen ayar kolu ve ayar kolu koruma parçasıyla yenilikçi ve etkili bir çözüme imza atan markalar arasında yerini alıyor.
Kimi zaman saatin karakterini hatta direkt marka algısını tetikleyen tasarımlarla, kimi zaman da üzerlerinde taşıdığı kıymetli taşlarla kullanıcıların beğenisine sunulan ayar kolları, bugün saatçiliğin vazgeçilmez unsurları arasında yer alıyor.
Günümüzde ayar kolları, ne kullanım sıklığı ne de parçası oldukları saatin zayıf noktaları arasında yer almaları ile 1900ler’in başındaki önem ve önceliklerini taşımıyor. Ancak yine de birçok saat modeli için can alıcı kriterler arasında yer almaya da devam ediyor. Çoğu zaman kullanıcı hatalarını belli bir düzeye kadar tolere etme kapasitesine de sahip olan bu küçük parçalar için, genel manada bir bakım takvimi de bulunmuyor. Başka bir deyişle, gerekmediği durumlar dışında onları açık pozisyonda bırakmamak fazlasıyla yeterli oluyor.