1900 lü yılların başlarında özellikle gemi yapımında çok önemli alaşımlarından biri olan bronz, paslanmaz çeliğin keşfiyle ilgiyi kaybetmeye başlamıştı. Şimdilerde ise eskisi kadar popüler olma yolunda ama bu kez farklı bir sektörde.
İsviçre saatçiliğinde kalibre savaşları hızla devam ediyor. Birçok marka kendi bünyesinde ürettiği mekanizmalarla boy gösterirken ufak detaylarla fark yaratmaya çalışıyorlar. Bu büyük mücadele ciddi bir emek ve tecrübe istiyor olsa da çoğu zaman saat tutkunlarını etkilemek için yeterli olmuyor. İşte bu noktada görsellik devreye giriyor. Bu durumun fazlasıyla farkında olan markalar, saatlerini daha alımlı ve gösterişli yapabilmek için de büyük bir yarışın içerisine giriyorlar. Onlarca detayın içerisinde vazgeçilmez olanlardan biri de saatlerin kasalarında kullanılan materyaller.
Son yıllarda bu yarış hızla devam ederken birçok yeniliğe şahit olduk. Farklı renklerde altın karışımları, seramikler, karbon ve kompozit derken 2011 yılında Officine Panerai’nin tanıttığı bir modelin ardından bronzdan yapılmış kasalar fazlasıyla dikkat çekmeye başladı.
Aslında önceki yıllarda da bronz kasalı saatler yapılmıştı ama hiç biri Panerai gibi bir markanın Submersible gibi efsanevi kasasındaki kadar büyük etki yaratmamıştı. İşte o günden bu yana çok daha fazla gündemde olan bronz kasalı saatlerden üç tanesini Horobox ekibinin değerli üyeleri Cenk ÖNCÜ ve Burak BAYRAM ile birlikte inceleyelim dedik.
Dedik ama saatleri önümüze koyduğumuzda iş incelemeden çıktı ve herkes kendi beğendiği saati alarak bir köşeye çekildi. Bir süre sonra Emre ŞİŞMAN’ın fotoğraf çekmek için saatleri geri istemesiyle tekrar bir araya geldik.
Aslında bronz alaşımının saat kasası yapımı için doğru seçim olup olmadığı da ayrı bir tartışma konusu diyebilirim. Kişisel olarak çok beğenmeme ve uzun süredir bronz saat kullanıcısı olmama rağmen eleştirilecek yanları da yok değil.
Vintage görüntüsünün yanı sıra girdiği ortamlara göre patina alan bronz saatler, bir süre sonra üretildiği günden çok farklı bir görüntüye bürünüyor. İşin en keyifli tarafı da her saatin kendine özel bir görünüme sahip olması.
Elimizdeki saatlerin tamamı farklı formüllerle üretilmiş bronz kasalara sahip. 2013 yılının special edition modellerinden biri olan PAM507, markanın 2. Bronz kasalı saatiyken IWC’nin ünlü İngiliz Doğa Bilimcisi Charles Darwin’e ithaf ettiği Aquatimer Chronograph ve Tudor’un Heritage Black Bay’i ise markaların ilk bronz kasalı modelleri.
Hepsi birbirinden güzel olan saatleri birbirleriyle kıyaslayarak savaşın kazananını belirlemeye çalıştık. Oldukça zorlandığımız bu çalışma, bizim için aynı derecede zevkli oldu. Umarım sizler de keyif alırsınız
- BRONZ KASALAR
Yan yana koyduğumuzda 47 mm’lik efsane Submersible kasa Panerai’yi 44mm’lik Aquatimer ve 43mm’lik Black Bay’dan ayırıyor. Her ne kadar kişisel zevklere göre değişiyor olsa da, Horobox ekibi olarak Panerai’nin kasa rengini ve patina alışını diğer modellere göre öne çıkartıyoruz. Her üç model de markalarını fazlasıyla belli ederek bizden alkış alıyor. Parlak kasasıyla diğerlerinden ayrılan IWC Aquatimer’ın değişik lug tasarımı ve arka kapaktaki Charles Darwin işlemesi de dikkat çekiyor. Ekibimizin 1 ile 10 arası verdiği puanlamaya göre Panerai bu segmenti önde kapatıyor:
- Submersible – 9
- Aquatimer – 8
- Black Bay – 6
- KADRAN ve GÖRÜNÜM
Bu değerlendirme de 3 farklı renkle karşı karşıyayız. Tudor Black Bay’in kahve tonundaki kadranı Panerai’nin yeşiline ve IWC’nin siyah renklerine üstünlük sağlıyor. Markanın imza detaylarından biri olan “snow flake” kollar da Tudor’u bu kategoride öne taşıyor. Panerai’nin kadranındaki güç rezervi bazılarına göre güzel bir detay olsa da ekibimizin not kırmasına sebep oluyor. Tüm modeller bilekte güzel bir görüntü veriyor. Ekibimizin puanlaması:
- Black Bay – 8
- Aquatimer – 6
- Submersible – 6
- BEZEL ve KURMA KOLU
Dalış saatleri için bu iki detayın ne kadar önemli olduğunu söylemeye gerek olmadığını düşünüyorum. Markaların da bu durumun fazlasıyla farkında olduğu çok net görülebiliyor. Kıyaslama yaparken en çok vakit harcadığımız ve en keyif aldığımız kategori bu oluyor. Tudor’un kahverengi mat alüminyum bezeli basit ama çok başarılı. Black Bay kurma kolu seçiminde de güzel bir espri yakalamış.. Markanın efsanevi 7924 referansından hatırladığımız, “big crown” bu modelde de kullanılmış. Aquatimer’a baktığımızda ise işlevsel olarak en başarılı bezeli görüyoruz. Diğerlerinden farklı olarak kasanın içinde dönen bezel gerçekten çok kullanışlı. Panerai ise klasik bezeli ve patentli kurma kolu korumasıyla her zaman dikkat çekici. Bu detaylar puanlamaya da yansıyor ve bizim için mutlak bir eşitlik söz konusu oluyor:
- Panerai – 9
- IWC – 9
- Tudor – 9
- KAYIŞ ve TOKA
Tudor Black Bay’in kayış seçimleri modelle süper uyum sağlamış. Hem deri hem de kumaş kayışlar bronz görünümlü tokalarla birlikte Black Bay için tamamlayıcı detaylar olmuş. Aquatimer ise bu kategoride hızlı kayış değiştirme özelliğiyle öne çıkıyor. Kauçuk kayışı ve uyumlu tokası da gayet başarılı. Aslında kayışla ilgili her çeşit değerlendirme de Panerai’ye ayrı bir sayfa açmak lazım. Saatleri farklı kayışlarla kullanmak adeta çılgınlık seviyesine gelmiş durumda. PAM507 de iki güzel kayışla sunulmasına rağmen kasaya uyumsuz olan titanyum toka sebebiyle not kırıyoruz. Test ettiğimiz saatte kullanılan diver tokası ve kayış da mükemmel.
- Black Bay – 8
- Aquatimer – 8
- Submersible – 7
- KALİBRE ve KOMPLİKASYON
Her üç model de kendi üretimleri olan kalibreleri kullanmışlar. 72 saat güç rezervli P.9002 kalibre de komplikasyon olarak tarih ve güç rezervi göstergeleri Panerai’ye puan kazandırıyor. Tepe çekildiğinde saniyenin sıfır noktasına gitmesi hassas ayar tutkunları için önemli bir özellik. Aquatimer’a hayat veren 68 saat güç rezervli 89365 referanslı kalibre üç model arasında kronograf fonksiyonu sunan tek seçenek olarak göze çarpıyor. Tarih göstergesi de olan modelin saniye kolu sıfır noktasına gitmese de tepe çekildiğinde duruyor ve zaman senkronizasyonu sorunsuz yapılabiliyor. COSC sertifikalı MT5601 ise Tudor’un ilk kendi üretimi olan kalibre. Marka için büyük önem taşıyan kalibre de diğerlerinden çok farklı olmayan 70 saat güç rezervi sunuyor. Tüm detaylar göz önüne alındığında Horobox ekibi için yine eşitlik söz konusu:
- Panerai – 9
- IWC – 9
- Tudor – 9
- FİYAT ve BULUNABİLİRLİK
2013 yılının special edition modeli olup 1.000 adet limitli üretilen PAM 507’yi bugünlerde bulabilmek pek kolay değil. 9.900 euro luk fiyat etiketiyle satışa sunulan saate sahip olmak isteyenlerin 20.000 euro ve üzeri bir bedel ödemesi gerekiyor. Aquatimer’ın liste fiyatı ise 10.400 euro. Yetkili bayilerden temin etmek zor olsa da butiklerden satın alınabileceğini düşünüyorum. Tudor’un Heritage Black Bay Bronze modelinin fiyatı ise aldığınız kaliteye göre gerçekten inanılmaz. 3.800 euro luk liste fiyatıyla markette boy göstermeye başlayan modelin dağıtımı henüz çok fazla adetlerde yapılmıyor. Dolayısı ile de girdiğiniz her satış noktasından alıp çıkmak kolay değil. Bu bilgileri de Horobox ekibi kendine göre değerlendiriyor ve şu andaki piyasa değeri ve special edition olması sebebiyle Panerai’yi bir adım öne taşıyor:
- Panerai – 9
- Tudor – 8
- Aquatimer – 6
Genel toplama baktığımızda Panerai Submersible PAM 507 modeli ufak bir farkla birinciliği elde ediyor. Tabi bu sonuç Tudor Heritage Black Bay’den gözünü ayıramayan Burak BAYRAM’ı ve IWC Aquatimer Chronograph Edition’u bileğinden çıkarmayan Cenk ÖNCÜ’yü pek memnun etmiyor ama yine de ekip olarak tarafsız bir değerlendirme yaptığımızı düşünüyorum.