Horobox TV’de yayınlanan saat inceleme videolarının klasik sorusunu horoloji, dünyasının popüler modelleri için sorduk.
Herkesi aynı anda memnun etmek kolay bir iş değil. Ancak, Horobox TV videolarının vazgeçilmez ikilisi Serdar OAL ve Burak BAYRAM’ı yeni çıkan saatler konusunda memnun edebilmek başlı başına bir iş. Saat duayenleri, her yeni videoda tecrübelerini konuşturmaktan ve incelenen saatlere dair eleştirilerini paylaşmaktan geri durmuyorlar. Onlar yeni modellere dair görüşlerini takipçilerine aktarırken ben de aynı soruyu hali hazırda saat dünyasının efsaneleşmiş modellerine sormaya karar verdim.
Şu ana kadar sahibi olduğum ve denediğim hemen hemen bütün saatlerde dikkat ettiğim ilk noktalardan birinin, saati bileğime taktığımdaki hissiyat olduğunun farkındayım. Bu hissiyatı belirleyen unsurların başında da saati üretmek için kullanılan malzemeler, yüzey işçiliği ve saatin tasarımı geliyor. Tasarımdan kastım kesinlikle göze hoş gelme durumu değil, mühendislik bilgisinin görselliğe aktarılmasından bahsediyorum.
Entegre bilezikli saatlerin bu kadar popüler olmasına şaşırmamak gerek. Bileğin doğal kavisine uyum sağlayan ilk bakla ve kıvrımlı boynuz yapısı sayesinde, entegre bilezikli ya da kayışlı saatler rakiplerine kıyasla üstün bir konfor sunabiliyorlar. Öte yandan saatin yüzey işçiliğinin ne denli özenilerek yapıldığı da direkt olarak tene temas eden kısımlarda farkını ortaya koyuyor. Bu noktada üreticilerin sıklıkla göz ardı ettiği bir başka noktaya dikkat çekmek istiyorum: Hassas bilezik ayarı.
Bugün, modern bir Rolex Submariner’i benim için rakipsiz yapan özelliklerinin başında, olağanüstü bir kolaylıkla saati tam olarak bileğime göre ayarlayabilmemi sağlayan patentli GlideLock ayar sistemi geliyor. Bileziğin toka kısmında yer alan kaydırmalı mekanizma sayesinde saati, bileğinize “tam olarak olması gereken” sıkılıkta ayarlayabiliyorsunuz. Böylece ne kan dolaşımınızı engelleyecek kadar sıkı ne de elinizin üstünde yara oluşturacak kurma kolu temasına müsaade edecek kadar gevşek ayardan kurtulmuş oluyorsunuz. Sistemin orada bulunma sebebi aslında dalış kıyafeti ile saati kullanabilme lüksünü size sunuyor olması ancak esas fark günlük hayatta, sıcaklık, nem ya da kilo değişimlerine bağlı konforsuzlukları bertaraf ettiğinde ortaya çıkıyor. Gel gelelim bu kusursuz sistem, GMT-Master 2, Daytona, Datejust gibi markanın diğer ikonik modellerinde bulunmuyor. Çünkü bahsi geçen modeller boyca daha kısa katlanır klipslerle donatılıyor. Rolex yine akıllıca tasarlanmış EasyLink mekanizmasıyla bu gevşeklik ve sıkılık kontrolünü yapmayı amaçlasa da sonuç GlideLock ayarında kusursuz olamıyor. İşin enteresan tarafı mühendislik açısından GlideLock mekanizması daha kısa boylu tokalara da uyarlanabilir ancak Rolex, her nedense bu uyarlamayı yapmayı tercih etmiyor.
Bu durum, efsaneleşmiş bazı metal bilezikli saatlerde daha da problemli bir hal alabiliyor. Örneğin Audemars Piguet Royal Oak ya da Patek Philippe Nautilus saatinize, yıllar süren bekleme listelerini ve astronomik fiyat etiketlerini aşabildiğinizi varsayarak kavuştuğunuzu düşünelim. Saati bileğinize göre ayarlamak için bileziği oluşturan baklaları teker teker sökmeye başlıyorsunuz. İlk denemede hafif bir gevşeklik hissetiniz ve bir bakla daha sökülmesini istediniz. O da nesi? Şimdi de fazla sıkı oldu. Çözüm? Dilerseniz birkaç ay daha bekleyerek, yine astronomik fiyat etiketine sahip yarım ya da bir buçuk ebatlı baklalardan birine sahip olmayı deneyebilirsiniz.
Eh, bu kadar lüks saatlerde bile böylesine basit problemler varken giriş seviye modeller ne yapıyor derseniz, cevaplar ilginç. Tissot PRX mi aldınız? Üzülmeyin, yarım ebat baklalar zaten bileziğe dahiller. İsterseniz çok daha hassas bir şekilde saatinizi ayarlayabilirsiniz. Basit bir Seiko 5 mi aldınız? Hiç sorun değil, klipste yer alan hassas ayar delikleriyle saatinizin bileğinize her zaman tam ayarlanabileceğinden şüpheniz olmasın.
Uzun lafın kısası, bazen saat firmalarının kolayca yapabileceği iyileştirmeleri yapmamaları direkt olarak kullanım konforunu olumsuz etkileyebiliyor. Bilmiyorum, belki de bu konuda ben fazla hassasiyet gösteriyorumdur. Peki ya siz ne düşünüyorsunuz?