Yıldızlara olan tutkusunu, endüstriye yön veren tasarımlara dönüştüren Hollandalı ünlü tasarımcı Christiaan Van Der Klaauw’un hikâyesi sizlerle...
Saat endüstrisinin tasarım stüdyoları ve onların muhteşem kreasyonlarından yararlandığı bir sır değil. Sürekli değişen çevreye yön vermek ve kaliteli bir içerik oluşturmak bir grup insan için tam zamanlı bir iş olabilir ki bu durum hiç de kötü bir şey değil. Çünkü biz meraklılar, her sene önümüze sunulan yeniliklerden gurur duyacak bir şeyler bulabiliyoruz. İster Patek Philippe’ten değişmeyen favoriniz olsun, ister Rolex Daytona’nın yeni bir versiyonu, artık sadece herkes için bir şey değil herkes için YENİ bir şey bulmak mümkün... Hem de neredeyse saat başı sıklığında...
Sıkı birer saat meraklısı olmayanların için bile ilgisini çeken modellerin varlığı ise tartışılmaz bir gerçek. Geçtiğimiz günlerde, bilim ile ilgilenen bir mecrada yayınlanan ve Jaeger-LeCoultre GyroTourbillon modelini konu alan makale Facebook’ta 300.000den fazla paylaşıldı. Patek Philippe’in, satışa sunulduğu müzayede neticesinde 24.000.000 USD fiyat ile yeni sahibiyle buluşması sonucu gündeme en üst sıralardan giren Super Complication cep saati de aşağı yukarı aynı paylaşım sayısına ulaştı. Bu dikkat çeken makaleler, fotoğraflar, videolar, .gif’ler ve web siteleri, en alakasız Facebook kullanıcılarının bile dikkatini çekmeyi başardı.
Sosyal medyada kendine yer bulan bu paylaşımlara gösterilen ilginin arkasında ise, kendisinden nadiren bahsedilen biri isim var: Christiaan Van Der Klaauw. Son zamanlarda hatırı sayılır ilgiyi toplamayı başarmış bir makale dolaşıyor etrafta (isim vermek istemiyorum), Van Cleef & Arpels ile beraber yürütülen, nefes kesici ortak bir çalışma ile ilgili... “Midnight Planetarium”, internette gezinen tüm amatör astronomların ve tabii ki saat koleksiyonerlerinin ilgisini çekmiş durumda. Elbette ki iyi bir şekilde zira bahsi geçen ürün tek kelimeyle muhteşem. Ancak saati konu alan makalede Christiaan ismine bir kez bile yer verilmemiş... Bence bu utanç verici bir durum. Geride bıraktığı mirası ile endüstrinin en yenilikçi ve en orijinal tasarımlarından birine imza atmış olmasına rağmen ABD’de isminin bu derece dikkate alınmıyor olması beni üzüyor.
Christiaan’ın Kozmoz aşkı, dünyanın bilenen en eski gözlemevlerinden birinde çalıştığı zamanlarda başlıyor. Astronomların ve fizikçilerin kendi cihazlarını tasarladıkları dönemin hemen arkasından yetişen Christiaan’ın merakı artarak büyüyor. Matematiğe ve yıldızlara duyduğu sevgiyi harmanlayan Christiaan, çalışmalarına, saat üretimi konusundaki başarılarının filizleneceği, Frisian tarzı duvar saatleri ile devam ediyor.
Christiaan’ın yoluna kendi başına devam etmesi 1974 senesinde tasarladığı gerçekten muhteşem astronomik saatler ile başlıyor. Hayat verdiği tasarımlar otoriteler tarafından o kadar beğeniliyor ki, kendi markasını oluşturmasının üzerinden daha sadece 15 yıl geçmiş olmasına rağmen, AHCI ( İsviçre Bağımsız Saat Tasarımları Akademisi ) tarafından kapsamı genişletilmiş üyelik teklifi alıyor. Kendisinin AHCI tarihinde üyelik teklifi alan ilk ve tek Hollandalı olduğunu da hatırlatalım. Bu gelişmeler Christiaan’ın isminin Francois-Paul Journe ve Frank Muller ile beraber anılır hale gelmesini sağlıyor. Aradan iki yıl geçmeden başarıları, tasarladığı Pendule Variable isimli masa saatine verilen Yenilikçi Tasarım Ödülü ile taçlandırılıyor.
Kısa bir zaman sonra en yeni tasarımını gözler önüne seriyor: bir kol saati. “Satellite Du” modeli, günümüzün modern standartlarında bile muhteşem bir saat olarak kabul ediliyor. Yer verdiği ay fazı indikatörü, gece/gündüz göstergesi, gün ve tarih özelliklerinin yanı sıra, saatin en ilgi çeken fonksiyonu “ öğlen saati göstergesi” oluyor. Dünyada nerede öğlen olduğunu gösterebilen saat, seyahat edenler için ayrı bir önem arz ediyor.
Bu noktadan sonra ise dünyanın en küçük Planetarium saatini yaratmak için yola koyuluyor. Ve sadece 12mm kalınlığa sığdırmayı da başarıyor. 1999 Basel fuarında görücüye çıkan bu model ile Yenilikçi Tasarım başlığında aday gösteriliyor. Aradan iki yıl geçtikten sonra da Millenium 2000 modeli ile aynı ödüle tekrar aday oluyor.
Bir yıl sonra ise yüksek teknoloji ürünü astronomik komplikasyonlarını tanıtıyor Christiaan. Her biri selefinden açık ara daha üstün ve aralarında Jupiter’in uydusunun görüngesini net olarak sunabilen versiyonlar olan yeni modeller, daha karmaşık ancak daha da güzel yapılarıyla göz dolduruyor. Real Moon Joure modeli ( kişisel favorim ) ay’ın konumunu o kadar hassas bir şekilde gösteriyor, her 11000 yılda sadece 24 saatlik sapma yapıyor.
Takvimler 2009’u gösterdiğinde Christiaan bayrağı, Dark Rush markasının başında yer alan müthiş yetenekli dostu, Hollandalı Daniël Reintjes’e teslim ediyor. Gücünü markayı farklı yerlere taşımak için kullanan Daniël, Christiaan Van Der Klaauw’a 5 farklı Yılın Saati ödülü ve birkaç adaylık getiriyor. Bu duruma bakıldığında Christiaan’ın markasını doğru ellere teslim ettiğini anlamak zor değil.
Christiaan Van Der Klaauw, günümüzde tüm uğraşısını el yapımı, astronomik özellikli saatler tasarlamaya ve üretmeye harcayan tek atölye. Bu durumun neticesinde hak ettikleri yer olan “Haute Horlogerie” bünyesine de resmen dâhil olmuş durumdalar. Christiaan Van Der Klaauw için gelmesi çok uzun süren ve sonuna kadar hak edilen bu özel unvana sahip olan sadece 64 firma var.
Açıkçası, seyahat eden modern amatör astronom için daha mükemmel bir saat yok... Christiaan Van Der Klaauw’un rakibi olmayan astronomik özellikli saatler yaratmaya dair bir tutkusu var. Saatlere veya astronomiye ilgisi olan herkese bu ismi unutmamalarını öneririm. Her saatin arkasında, yıldızlara duyulan tutku saklı... Özellikle burada ABD’de bu tür isimler çok çabuk unutuluyor. Bunun olmasına izin vermeyin! Bunlar endüstrinin geleceği demek... Christiaan Van Der Klaauw gibi isimler endüstrinin ihtiyaç duyduğu taze kanı sağlayacak yegâne kaynaklar. Eski ve köklü bir markanın aynı zamanda bu derece taze ve yeni olabilmesi ne muhteşem değil mi..? Bir Christiaan Van Der Klaauw saatine sahip olmak kesinlikle yapılacaklar listemin içinde...
“ Tasarımlarımın üretildiğini gördüğümde gözlerim parlıyor. Bütün mesele bu. Benim kreasyonum. “
- Christiaan Van Der Klaauw -
Horobox ailesi olarak, konuk editörümüz Travis CANNATA‘a bu müthiş makale için teşekkür ediyoruz.
