Giriş Seviye, Başlangıç Saati… Saatler ve Kavramlar

Giriş Seviye, Başlangıç Saati… Saatler ve Kavramlar

Saat hobisinde çokça karşımıza çıkan kavramlar ve sınıflandırmalar, hem saatlere hem de saat tutkunlarının yaptığı seçimlere olan bakışımızı etkiliyor. Nasıl mı? Gelin cevabı beraber arayalım…

Obje biriktirmeye bağlı hemen her türlü hobinin ve/veya koleksiyonun vazgeçilmez unsurlarından biri de sınıflandırmadır. Giriş seviye, orta seviye, lüks, premium, high-end vs. Mevzuya sadece objeler açısından bakarsak eğer, bu sınıflandırmaların arasında kalan gri alanları en aza indirgemek kolay. Eh, konumuz da saatler olduğuna göre, bundan sonrası için mevzuya saat özelinden bakabiliriz.

saatler-ve-kavramlar-1.jpg

Dediğim gibi, bahsi geçen bu sınıflandırmayı saatlerin fiyatları veya teknik özellikleri açısından yaptığımızda sınırlar daha net bir şekilde önümüze çıkıyor. Belli bir fiyat aralığında en fazla özellik sunan model, en ucuz otomatik kronograf İsviçre saati, en iyi 5 komple altın spor saat vs. Peki, ya işe sosyal açıdan bakarsak?

saatler-ve-kavramlar-2.jpg

Günümüzde kol saati, artık bir ihtiyaç olmaktan çıkmış durumda. Zamanın net ve hızlı bir şekilde öğrenmenin çok kolay (ve bedava) bir yolu var: cep telefonuna bakmak. Kaldı ki gün içerisinde önümüze çıkan pek çok eşya, unsur veya ortam, yine bize zamanı söylüyor. Peki, bir obje ihtiyaç olmaması halinde dahi alınıyor ve kullanılıyor ise, bu duruma ne denir? Evet, benim de aklıma aynı şey geldi. Lüks… Fiyatını bir kenara bırakalım, biz işin ihtiyaç veya gereklilik kısmına odaklanalım. Kol saati bir lüks değil de nedir o zaman? 

saatler-ve-kavramlar-33.jpg

Şimdi bu durumun yanına biraz daha genel ancak güncel doneler ekleyelim. Hemen her segmentten saat fiyatları özellikle geride bıraktığımız son birkaç yılda, ciddi şekilde artış gösteriyor. Pandeminin çalışma gücü ve hammadde tedarikine olan olumsuz etkilerini de eklersek bu tabloya, durum daha kötü bir hal alıyor. İşin ikinci el kısmına hiç girmiyorum bile. “Bayiden alınamayan saatler” listesi her geçen gün uzamaya devam ediyor. Bu sevimsiz durum, birçok saat tutkununu hayal ettiği saatten daha da uzaklaştırırken, markalar için paha biçilemez bir reklam, gray market tüccarları için ise müşteri garantili kazanç kapısı sürdürüyor. 

saatler-ve-kavramlar-44.jpg

Bu tatsız tablonun saat sektörüne ve bu hobiye gönül vermiş saat tutkunlarına yaşattığı bir olumsuz durum da, yazımın başında bahsettiğim, sınıflandırma mevzusu. Şimdi Horobox ekibinde yer alan editörler olarak bizler, saat modellerini sınıflandırırken editör kimliğimizi kullanarak sınıflandırma yapıyoruz. Bu ne demek? Bugün bir saat editörü olarak, Tissot PRX Powermatic80’i, mükemmel bir giriş seviye modeli şeklinde tanımlayabilirim. Eminim benimle benzer durumda olan hemen herkes, aynı tanımlamayı yapacaktır. Ancak bugün alışverişe çıkıp, Tissot PRX Powermatic80’in yaklaşık 10.000 TL’lik  fiyat etiketiyle karşılaşmak kaç kişide giriş seviye bir ürüne baktığı hissini uyandırır, bilemiyorum.

saatler-ve-kavramlar-5.jpg saatler-ve-kavramlar-6.jpg

Bu kavram karmaşasına birçok örnek eklemek mümkün. Uzun uğraşlar ve türlü fedakarlıklar sonrasında 3000 CHF fiyata kendine Oris alan bir saat severe “güzel bir başlangıç saati…” desek, hoşuna gider mi? Ne kadar zamandır saatlerle ilgilendiğini sorsak, acaba gerçekten yeni mi başlamıştır bu hobiye? Bugün 10000 CHF bedel ödeyerek çok istediği Zenith Chronomaster Sport modeline kavuşan bir kullanıcıya “fakir adamın Daytona’sı…” demek makul bir tepki mi? Peki, binlerce yıldır insanoğlunun para ve güç ile özdeşleştirdiği, lüks ile bir tuttuğu hatta “tanrıların parası” dediği altını, sırf sözüm ona Purist olmak adına düdüklü tencerede de kullanılan paslanmaz çelikten daha değersiz görmeye/göstermeye ne demeli?

saatler-ve-kavramlar-7.jpg  saatler-ve-kavramlar-10.jpg

Eminim, bu saydıklarıma başka onlarca örnek eklemek mümkün. Bu sevimsiz sınıflandırmalardan ve yarattığı olumsuz algıdan etkilenmemenin yolu ise, tamamen ve sadece kendiniz için alışveriş yapmak. İnanın bana, bu durumu kabullenip uygulamaya başladıktan sonra çok daha mutlu bir saat sever olacaksınız. Hiçbir arzu objesi, bir diğerinin ikamesi olamaz değerli dostlar… Eğer Daytona istiyorsanız, Daytona almak için uğraşın. Alamıyorsanız da bu durumu kabul edin. Zenith Chronomaster Sport mükemmel bir model. Eğer bu modeli beğendiyseniz ne “poor man’s Daytona” ne de “Daytona killer” gibi tanımlamaların sizi etkilemesine izin vermeyin. Zenith El Primero’nun hikayesini düşünün. Bu sektöre olan etkisini araştırın. Ayrıca başka insanların tercihlerini de bu veya benzer şekillerde nitelendirmeyin. Saatler arasındaki benzerlikleri değerlendirirken, farklı endüstri ürünlerinin zaman içerisinde geçirdiği değişiklikleri düşünün. 1950’li yıllarda bütün Amerikan otomobillerinde büyük kanatlar ve krom unsurlar vardı. Hepsi de Cadillac taklidi miydi? Burada bahsettiğimiz şey bir obje. Elbette modadan, trendlerden etkilenecek ve üretildiği zamanının ortak özelliklerine bünyesinde yer verecek. Bu durum sanatta bile yok mu? Belli döneme damgasını vuran müzik grupları, yine o dönemin ortak sound’unu da temsil etmiyor mu? O zaman gördüğünüz her görece uygun fiyatlı entegre bilezikli çelik saate “Audemars Piguet Royal Oak özentisi” demek ne kadar doğru? Sektörde trend olan modelleri acımasızca kopyalayarak var olmaya çalışan markalar da var elbet ama konumuz onlar değil. Ben arkasında bir tarihi, hikayesi olan marka ve modellerden bahsediyorum. Yani, ilk olmak ile tek olmak arasında ciddi bir fark var. İkisini birbirine karıştırmamak lazım diyorum.

saatler-ve-kavramlar-9.jpg

Saat hobisinde kendine yer eden bu kavramlar, haber içeriklerinden dost sohbetlerine kadar birçok yerde karşımıza çıkıyor. Eğer sınıflandırmaları yaparken sınırları doğru çizip, objektif bir değerlendirme yapıyorsak, sorun yok. Zaten bu tür işler genelde benim gibi sektörün editoryal kısmında da yer alan profesyonellerden çıkıyor. Ancak bu kavramları sadece kullanıcı özelinde hatta tamamen kendi görüş ve fikirleriniz perspektifinden kullanırsanız sevimsiz olmaktan başka bir işe de pek yaramıyor.