En ucuzundan en pahalısına, en basitinden en karmaşığına kadar herhangi bir saatin incelemesini yapmak çok da kolay değil. Birçok detayı öncelikle anlayabilmek ve okuyanlara yalın bir dille aktarabilmek gerekiyor. Bunun için de incelediğiniz objenin üretilme aşamasından kullanıcının bileğinde geçireceği zamana kadar, tüm aşamalar hakkında bilgi sahibi olmak lazım.
Yaklaşık bir yıl önce markanın kurucularından Stephen Forsey ile tanışma ve sohbet etme şansı bulmuştum.
Kendisine logolarını neden her modelin kadranında göremediğimizi sorduğum da “bizim tarzımız bizi anlatmaya yetiyor” demişti. Akabinde de “biz horoloji dünyasına yeni bir soluk getirmek için yola çıktık ve bunu da başardığımızı düşünüyorum” diye eklemişti.
Greubel Forsey’in herhangi bir modelini gördüğünüzde ilk aklınıza gelen gerçekten de Stephen’ın söyledikleri oluyor.
Özgün tarzı ve akıl almaz yaratıcılığı ile rakiplerinden ayrılan markayı tanımlamak için herhangi bir yazı ya da logoya kesinlikle ihtiyacınız yok.
Saati bileğinize taktığınızda da size aynı şeyleri hissettiriyor. Bir anda farklılaşıyor ve diğerlerinden ayrılıyorsunuz.
Greubel Forsey’in kalitesini ve mühendisliğini burada anlatmak mümkün değil. Her detay için sayfalarca yazı yazılabilir.
Türkiye distribütörü Arte Gioia’nın nazik daveti ile inceleme şansı bulduğumuz GMT modeli için ise kitap bile yazılabilir.
Kadranında bulunan üç boyutlu dünya sayesinde ikinci bir zaman dilimini gece/gündüz farkı ile takip edebilmek mümkün.
Arka kapakta bulunun gösterge ile de 24 farklı zaman dilimdeki saatler okunabiliyor.
Tam 436 parçadan oluşan kalibrede 24 saniyede bir turu tamamlayan tourbillon mevcut.
Tam kurulumda 72 saat çalışabilen mekanizma 43,5 mm çapındaki asimetrik kasaya yerleştirilmiş.
Saatin farklı katmanlardan oluşan kadranından kalan güç rezervi okunabiliyor.
Timsah derisinden yapılma kayışta kasa rengine uygun kırmızı altın bir klips kullanılmış.
Baştan sona tam bir sanat eseri diyebileceğimiz saate sahip olmak için ciddi bir bütçeyi gözden çıkarmak gerekiyor.