Jean Claude Biver’in neredeyse yoktan var ettiği marka Hublot, Ferrari ile uzun süredir ortaklaşa çalışmalar sürdürmekte. Ünlü, İtalyan otomobil devinin ruhunu ve karakterini oldukça başarılı şekilde yansıtan saatler yapmayı başaran Hublot’un oldukça agresif ve sıra dışı bir satış politikası bulunuyor.
Sınırlı üretim kavramı saat sektörünün olmazsa olmazlarından. Müşteri ve meraklıların ilgisini yönetmek için dikkatlice kullanılan hatta bazen sömürülen bu algı bazı markalar için kurtarıcı bazıları için ise imaj zedeleyici rol oynuyor.
Hublot, bana göre bu ince çizgide gidip geliyor. Farklı isimler altında çok fazla sayıda sınırlı üretim görmek mümkün. Bazıları gerçekten çok özenerek tasarlanmış ancak bir kısmının markanın elinden çıktığına inanmak oldukça güç. Ferrari modelleri ise, şanslıyız ki, ilk grup içinde.
İncelememizdeki saatlerin hepsi 45mm çapında kasalara sahip, ön ve arka kısımda safir kristal cam kullanıyorlar ve 100 metre su geçirmezlik değerleri var.
Mekanizma olarak ise in-house, otomatik UNICO kalibre 1241 kullanan modeller, flyback kronograf ve 72 saat güç rezervine sahipler. Uzun yıllar ETA Valjoux 7750 ile idare eden markanın nihayet fiyat etiketini daha mantıklı hale getirebilecek bir mekanizmaya geçmiş olması sevindirici. Her saatin kadranında saat 6 yönünde kolon çark mekanizması ve saat 3 yönün de 60 dakikalık kronograf sayacı bulunuyor.
Saatlerin farklılıkları ise kullanılan malzeme ve detaylarda ortaya çıkıyor. Hublot, teknolojik malzeme ve üretim süreçlerinden bolca faydalanan bir marka. Ferrari logosu ve ismini taşıyan saatlerde de sınırların zorlanması gerektiği aşikar.
Saat 9 yönünde şahlanan Ferrari logosu ve cama iç kısımdan basılmış Hublot amblemi tüm modellerin ortak özelliklerinden yalnızca birkaçı. Her saat oldukça zekice tasarlanmış hızlı kayış değiştirme sistemine sahip. Tabi saatlerin yalnızca kendilerine özel üretilen kayışlarla kullanılabiliyor oluşu bu özelliği biraz gereksiz kılıyor.
Saatlerin ön yüzlerine baktığımızda bolca vida kullanıldığını görüyoruz. Bu akımın öncüsü tahmin edeceğiniz üzere Audemars Piguet Royal Oak Offshore modelleri. Bu kadar vida kullanımından Biver’in zamanında fazlaca esinlendiği anlaşılıyor. Zaten kendisi de öncü olarak kendine RO/ROO serilerini seçtiğini farklı röportajlarında ifade etmişti.
Kronograf butonuna işlenmiş Ferrari yazısı, rotordaki jant detayı, saatin her köşesine serpiştirilmiş ileri teknoloji malzemeler… Evet kolumda bu saat varsa aracım dizel bir aile sedanı olmamalı.
Saatlerin üretim adetlerinden bahsedecek olursak; beyaz seramik kasa-karbon fiber bezel kombinasyonundan 500 adet, siyah seramik kasa-siyah seramik bezel kombinasyonundan 250 adet, gri seramik kasa-siyah karbonfiber bezel kombinasyonundan 1000 adet ve son olarak magic gold kasa-siyah karbon fiber bezel kombinasyonundan ise yalnızca 50 adet üretilmiş.
Hublot saatlerinde iki çeşit karbon fiber malzemesi kullanıyor. İlki katmanlar halinde epoksi ile birleştirilip fırınlanan diğeri ise karbon elyafının küçük parçalar halinde kesilerek kalıplara konduktan sonra fırınlanan, dövme yöntemiyle üretilmiş hali. Bu iki çeşidi görüntüsünden ayırt etmek mümkün. İlki düzenli kare yapılar oluştururken diğeri rastgele desenlerle karşımıza çıkıyor.
Seramik modelin kayışında kullanılan kırmızı, beyaz ve mavi renkler ise kesinlikle tesadüf değil. Ferrari 458 Speciale modeliyle opsiyon olarak sunulan NART(North America Racing Team) renkleri ile aynı seçilmesi saate dair oldukça hoş bir detay.
Son olarak Magic Gold modelinin kasası neredeyse adı gibi sihirli diyebiliriz çünkü standart altın saatlerde kullanılan 18 ayar altın içeriğinden oldukça farklı, seramik katkılı bir alaşım kullanan Hublot, çizilmelere karşı çok dayanıklı bir malzeme elde etmiş.
