Çılgın bir fikrin somutlaştırılmış hali, kolda taşınan minyatür bir nükleer rektör veya küçük bir kimya laboratuvarı, akışkanlar mekaniğinden çılgın formüllerin günlük hayattaki uygulaması… Neden mi bahsediyorum? HYT H2 Titanium Black DLC!
Sıradışı kelimesi saat endüstrisi için sık kullanılan bir terim ancak gerçekte pek az model bu tabiri sonuna kadar hak ediyor. Markalar, meraklılarını şaşırtmak ve heyecanlandırmak için sürekli daha ilginç tasarımlar ve uygulamalar deniyorlar. HYT de hayatımıza bu deneylerin en tepe noktasından girdi. Zamanı bambaşka bir yoldan göstererek mikro mekaniğin sınırlarını bir kez daha zorlamayı başardı.
2012 yılında ilk olarak piyasaya H1 modeli ile açılan HYT, daha sonra türlü geliştirmeler ve tasarım farklılıklarıyla H2 modelini üretmeye başlıyor. H2 gibi bir sanat eserini ortaya çıkaran deha, APRP(Audemars Piguet Renaud Papi) devinden başkası değil. Geleneksel saatçilik olanca hızıyla devam ederken APRP grubu, sıradışı marka ve modellerle, ve tabii astronomik satış fiyatlarıyla, saat meraklılarını büyülemeye devam ediyor.
HYT H2’nin en can alıcı öğesi, mekanizmasına göz atmadan önce spor saatler içinde haklı olarak dikkat çekmesini sağlayan kasasını da es geçmemek gerek. 48,8mm x 17,9mm ölçülerindeki devasa kasa boyutlarından beklenmeyecek bir konforla bileğinizde yerini almayı başarıyor. Bu konfor, kasanın büyük ebatlarından dolayı oluşabilecek rahatsızlık problemini bertaraf etmek amacıyla özel olarak tasarlanmış kayış ve bağlantı tasarımı sayesinde gerçekleşiyor. Ayrıca, DLC kaplama titanyumun verdiği hafiflik ve aynı zamanda kalite hissinin de elbette payı büyük.
Kasanın işçilik seviyesi oldukça yüksek, kumlama ve satine yüzeylerin bir arada kullanımı siyah renge rağmen tekdüzeliği yok etmiş ve saatin spor karakterini desteklemiş. Kasanın üzerindeki DLC kaplama çiziklere karşı fazlasıyla dayanıklı bir yapı oluşturuyor. Üstelik seramik ve benzeri sert malzemelerin aksine kasanın kendisi titanyum olduğu için saatin kırılma riski de yok.
Saatin kurma kolu dinamometrik ve vidalı tasarlanmış. Bu sayede, kullanıcının isteyerek veya istemeden mekanizmayı fazla ya da gereğinden hızlı/sert kurarak kalibreye zarar vermesinin önüne geçilmiş olunuyor. Kurma kolunun etrafındaki kauçuk kaplama her ne kadar görsel olarak güzel gözükse ve kavramayı kolaylaştırsa da yıllar içinde deforme olduğunda rahatsız edici bir görüntüye kavuşacağını tahmin etmek zor değil. Neyse ki tepenin etrafındaki kasanın formuyla uyumlu koruma çıkıntıları sayesinde bu deformasyonu uzun yıllara yaymak mümkün.
Saatin ön ve arka kısımlarında safir kristal cam kullanılmış, ön yüzeydeki cama ilaveten AR kaplama uygulanmış. Saatin su geçirmezlik değeri ise 50 metre olarak belirtilmiş.
Saatin mekanizması ise başlı başına bir inceleme konusu. Temel olarak kılcal bir boru içerisinde, borunun içidenki basınç farkı sayesinde hareket eden görünürlüğü fazlasıyla yüksek bir sıvı ile saat gösteriliyor. Basınç farkını oluşturan sistem ise saatin alt kısmında bulunan iki adet piston. H2’nin, bir önceki model H1’den en büyük farklarından biri piston yerleşim sistemi. “V” biçimide yerleşmiş pistonlar adeta bir motor bloğunu andırıyor. Pistonların bir tanesi pozitif basınç oluştururken diğeri de eş zamanlı olarak negatif basınç oluşturuyor ve sıvı kılcal borunun içerisinde büyük bir hassasiyetle ilerliyor.
Saatin dakikası, geleneksel biçimde yelkovan ile gösteriliyor. Saat 12 olduğunda, pistonlar retrograde göstergelerde olduğu gibi başlangıç pozisyonuna geri dönüyorlar, bu sayede kılcal borunun içerisinde sonuna kadar ilerlemiş sıvı hızlı bir şekilde geri çekilerek kapalı haznesine doluyor. Bu seremoniyi izlemek de ayrı bir keyif unsuru.
Saatin kadran yerleşimi geleneksel modellerden biraz farklı. Kadranın en alt kısmında yer alan piston ve sıvı haznesinden dolayı yelkovan saat 6 pozisyonuna geldiğinde otomatik olarak bu hazneyi atlayıp yoluna devam ediyor. Dolayısıyla saati bir bakışta okumak ilk zamanlarda alıştırma gerekebiliyor.
Saatin balans yayı açıkta bırakılmış, zaten kalibre öylesine güzel tasarlanmış ve özel bir işçilikle üretilmiş ki, bu parçaları kamufle etmek, kullanıcıya büyük bir haksızlık olurdu. Mekanizma elle kurularak hayat buluyor ve sahip olduğu 2 adet tulumba sayesinde 8 günlük güç rezervine sahip. Saatin tepesinden 3 farklı ayar modu seçimi yapılabiliyor. Saat 3 yönündeki göstergeden de takip edilebildiği üzere(N, H, R), serbest dönme, kurma ve saat ayarı için farklı seçenekler mecvut.
Mekanizmanın bir diğer önemli özelliği ise kadranda bulunan sıcaklık göstergesi. Bilindiği üzere sıvılar farklı sıcaklıklarda farklı genleşme oranlarına sahip. Her ne kadar HYT mühendisleri bu sorunu büyük ölçüde aşmış olsalar da ekstrem durumlarda mekanizma içindeki sıvı saati doğru gösteremeyebiliyor. Olası bir yanlışlığı engellemek için de mekanizma sıcaklığının ideal ölçülerde olup olmadığı bilgisi kadrandaki gösterge vasıtasıyla kullanıcıya aktarılıyor.
Saatin kayışı kauçuktan, tokası ise kasasıyla aynı malzeme olan DLC kaplama titanyumdan üretilmiş. Katlanır tokanın kalite hissi ve görüntüsü bizlerden tam puan alıyor.
Saate dair yaşadığımız en büyük hayal kırıklığı ise kadrandaki sıvının karanlıkta parlamıyor oluşu. HYT mühendisleri gelecek modellerde bu özelliği de görebileceğimizi söylemiş olsalar da mevcut saatte bu görüntüyü görmek gerçekten büyüleyici olabilirdi. Kadranın 3 boyutlu yapısı kendini saatlerce izletecek cinsten. Saatin boyutları kimi kullanıcılar için fazla iddialı olabilir ancak sahip olduğu teknoloji ve görsellik tüm olumsuzlukları görmezden gelmemizi sağlıyor.
Saat kendi kategorisi içerisinde rakipsiz çünkü benzer bir prensiple çalışan bir başka saat daha yok ancak egzotik markaları göz önünde bulundurduğumuzda, MB & F, Urwerk, Richard Mille, Harry Winston gibi hem teknolojileri, hem görsel öğeleri hem de fiyat etiketleriyle kalbinize ve aklınıza ters orantılı şekilde hitap edecek birçok seçenek bulmak mümkün.