In-House veya Out-Sourced… İşte Bütün Mesele Bu…

In-House veya Out-Sourced… İşte Bütün Mesele Bu…

horobox_amblem.png

Kısa bir zaman öncesine kadar pek çok üretici, tasarladığı modellerin içerisinde yer almak üzere out-sourced mekanizmalara bağımlı haldeydi. Tam olarak bu nedenden ötürü, ETA’nın Swatch Grup harici markalara mekanizma tedarikini önemli oranlarda azaltacağını duyurması sektörde şok etkisi yarattı. Yaşanan bu gelişme ışığında birçok firma farklı alternatif kaynaklara yönelirken bir kısmı da kendi in-house mekanizmasını üretebilmek için kolları sıvadı. Peki, bir in-house mekanizma, sırf in-house olduğu için out-sourced bir denginden daha mı üstün? Bakalım editörlerimiz bu konu hakkında neler söylemiş… 

serdar-oal.png

SERDAR OAL

Kalibrelerin mekanik saatler arasında kıyaslama yaparken en önemli kriter olduğunu düşünüyorum. Bir saati aksesuar olmanın ötesine taşıyan detay içindeki kalibreden başka bir şey olmaz bence.

Bu sözlerimin arkasında in-house ya da out-sourced seçeneklerinden birini tercih ettiğim anlamı çıkmamalı tabi. Mesela out-sourced dendiğinde akla gelen ilk isim, şu an Swatch Grup’un bünyesinde faaliyet gösteren ETA oluyor. Yılardır sektöre milyonlarca kalibre vermiş bu markanın kalitesine laf söylemek pek doğru olmaz. Birçok referansı farklı detaylardan ötürü eleştirmek mümkün ancak sektörde ne kadar önemli yere sahip olduğunu da inkâr edemeyiz.

Benzer bir örneği Patek Philippe gibi sektörün devlerinden birine de uyarlamak mümkün. Şu an üretimde olmayan 5070 referanslı model kişisel favorilerim arasında. Bugünlerde de ciddi bir talep var ve bulmak kolay değil. İçerisindeki CH 27-70 referanslı kalibreye baktığımızda aslında Lemania’dan (şimdiki adıyla “Manufacture Breguet”) alınan 2310’dan uyarlandığını görüyoruz.

patek-5070.jpg

Patek Philippe 5070 - Kalibre 27-70

Swatch gruba satıldıktan sonra Lemania’dan tedariki durduran Patek Philippe, 5070 modelinden vazgeçerek yoluna güncel koleksiyonda da yer alan 5170’le devam etmeye karar verdi. Tahmin ettiğiniz üzere bu modelin içindeki kalibre Patek tarafından üretilen CH29-535 PS. Hangisi tercihin olur diye sorarsanız tartışmasız 5070 derim.

patek-5170.jpg

Patek Philippe 5170 - Kalibre CH29-535 PS

Ben genel olarak in-house kalibreli saatlere yöneliyorum ama aslında bu karar kullanıcılardan çok markaların düşünmesi gereken önemli bir strateji olarak karşımıza çıkıyor.

burak-bayram.png

BURAK BAYRAM

Açıkçası benim için mekanizmanın menşei saat tercihlerimde oldukça arka sıralarda kalan bir parametre… Bir markanın kendi mekanizmasını tasarlayıp üretebiliyor olması elbette önemli bir durum. Alış veriş tercihlerini bu duruma öncelik vererek şekillendiren saatseverleri de gayet iyi anlayabiliyorum ancak benim adıma in-house mekanizma ne yeter ne de gerek şart… Saatlere sahip olmak için ödenen bedeller göz önüne alındığında, bu durum pek çok saat meraklısı için farklı bir boyuta geçiyor… 20,000 CHF civarında etiket fiyatına sahip bir Hublot’un içinde Sellita tabanlı bir mekanizma bulunuyor olması kalite algısını olumsuz etkileyebiliyor.

HUBLOT-CLASS-C-FUS-ON-AEROFUS-ON-CHRONOGRAPH-SPEC-AL-ED-T-ON-CONCRETE-JUNGLE-10.jpg

Benim açımdan out-sourced bir mekanizma olumsuz bir anlam ifade etmezken, tek başına in-house mekanizma da tercih sebebi olmuyor. Benim için öncelik sanırım görsel detaylar… Severek taktığım Rolex Submariner saatimin içinde Sellita tabanlı bir mekanizma olsaydı, saate bakışım değişir miydi? Hayır… Bugün tasarım olarak beni kelimenin tam anlamıyla “yoran” A.Lange & Söhne – Zeitwerk’in büyük pencerelerine, sırf içerisinde belki de endüstrinin en başarılı mekanizmalarından biri olduğu için katlanabilir miyim? Kesinlikle hayır…

A-Lange-Sohne-Zeitwerk.jpg

Doruk.png

DORUK ÇELEBİ

Bu konu hakkında fikir yürütürken birçok kriteri göz önünde bulundurarak detaylı bir araştırma yapılması gerektiği görüşündeyim.  Saat endüstrisi çok köklü tarihçeleri olan markaların yer aldığı bir saha ve yapılan hamleler günü kurtarmaktan ziyade oldukça uzun vadeli. Şüphesiz bu durum markaların mekanizma seçimlerini de etkiliyor.

Her şeyden önce mekanizma üretebilmek, saatin kalanını üretmekten çok daha zorlu ve uzun bir süreç. Kısaca her markanın layıkıyla üstesinden gelebileceği bir durum değil.  Başarılı sonuçlar elde etmek uğruna kendi mekanizmasını üretmektense yıllarını bu işe harcamış markaların mekanizmalarını dışarıdan tedarik etmek birçok marka için hem daha kazançlı hem de daha risksiz. Özellikle giriş ve orta seviye markalarda sıkça karşılaştığımız bu durum stratejik açından son derece başarılı bulduğum bir hamle.

csm_portrait10_01_ea9764e6f5.jpg

Son yıllarda birçok üreticinin ETA/Sellita gibi tedarikçilerden ziyade kendi üretimi mekanizmaları kullandığına şahit oluyoruz.  Bu durumda daha üst düzey işçilik ve mühendislikle üretilmiş kalibrelerle kavuşuyoruz ancak bedelini de saatçiden çıkarken ödememiz gerekiyor.

Sellita_-_1.jpg

cenk-oncu.png

CENK ÖNCÜ

Benim nazarımda konu tamamen imkânlar dahilinde gelişiyor. Saatin fiyatı ile doğrudan bağlantılı olan bu konuda, saatin mekanizması ne kadar özel ve detaylı ise size yansıyacak fatura miktarı o kadar fazla oluyor. Kronograf, güç göstergesi, ay fazı göstergesi gibi komplikasyonların yer aldığı saatlerde şahsen mekanizmanın in-house olması ya da olmaması benim için önemli değil. Zira out-sourced mekanizmalar bu işi yıllardan beri layıkıyla yerine getiriyorlar. Ayrıca out-sourced mekanizma kullanan birçok marka, mekanizma üzerine yaptıkları modifikasyonlar ile saatin mekanizmasını görsel anlamda zenginleştirirken fiyatının sonuna bir sıfır eklenmesini önlüyorlar.

LONG-NES-MASTER-COLLECT-ON-L2-673-4-78-3-3-.jpg LONG-NES-MASTER-COLLECT-ON-L2-673-4-78-3-4-.jpg

En büyük out-sourced mekanizma tedarikçilerinden ETA’nın Swatch Grup dışına mekanizma teminini azalttığını hepimiz biliyoruz. Bunun sonucu olarak markalar bireysel olarak kendi mekanizmalarını üretmeye başladılar. Bu da tabi ki giriş-orta seviye birçok saat üreticisinin fiyatlarını arttırmasına sebep oldu. Bakalım ilerleyen yıllarda in-house / out-sourced kalibre savaşları nereye gidecek...

traviscannata.png

TRAVİS PATEL

Şahsen iki şekilde de bir sorunum yok. Her ikisi de hem berbat hem de mükemmel mekanizmalar olabiliyorlar. Benim için problem olan mevzu fiyat etiketinin doğru gelmemesi… Eğer bir marka 150 USD değerinde ETA menşei bir mekanizmayı Alibaba-Express’ten 24 USD’a temin edebileceğim basit bir paslanmaz çelik kasa içine koyup, üzerine isim bastıktan sonra 7000,00 USD’a satmaya çalışıyorsa dönüp bakmam bile. Bazı çok başarılı in-house mekanizmalar gayet makul fiyatlandırmalarla saatseverlere sunulurken (evet senden bahsediyorum Rolex, bravo…), bazı in-house mekanizmalara ulaşmak için ise ev için aldığınızın üzerine bir banka kredisine daha ihtiyaç duyabiliyorsunuz (değil mi sevgili Patek Philippe? ).

Her iki mekanizmanın da kendi özelinde eşit olduğu ve birbirinden ayrıldığı hususlar var. Eğer aynı fiyat segmentinde ve asgari nispette farklılık arz eden iki ayrı saatten bahsediyorsak tercihim açık ara in-house mekanizmalı olan model olur. Tudor bu konuda çok iyi bir örnek mesela. Belli bir segmentte aşağı yukarı tüm mekanizmaların aynı kalitede olduklarını düşünüyorum ancak in-house mekanizmalarda kalite kontrol kısmı biraz daha iyi olmalı çünkü günün sonunda o mekanizmaların üzerinde direkt markanın ismi yazıyor.

tudor-movement5621.jpg

Manufacture Tudor MT5621 Mekanizma