1891’de kurulan La Chaux-de-Fonds merkezli İsviçre’li saat üreticisi Angelus, yarım asırlık sessizliğini bozdu ve sektöre oldukça iddialı bir giriş yaptı. Horoloji tarihine adını altın harflerle yazdıran markayı merceğimiz altına aldık.
Angelus, 1891 yılında Albert ve Gustav Stolz tarafından Le Locle, İsviçre’de kurulmuş, gerek komplikasyon, gerek tasarım ve teknolojiyle sektöre yön vermiş, saatçilik tarihi açısından oldukça önem arz eden bir marka. Albert ve Gustav kardeşler aynı zamanda Tavannes markasının kurucusu Henri Sandoz’un da eski öğrencileri. Dikkatli okuyucular bu soyadının denli büyük işler başardığını derhal fark edecektir. Markanın kuruluşundan 7 sene sonra üçüncü kardeşleri Charles Stolz da ekibe katılıyor ve olaylar gelişmeye başlıyor.
Üç kardeş bünyelerine 15 yetenekli saat ustasını da katarak üst düzey komplikasyonlu saatler için baz mekanizma(ebauche) üretimine girişiyorlar. Kısa sürede büyük bir çıkış yakalayan marka bazı uluslararası komitelerce türlü ödüllere layık görülüyor.
1. Dünya Savaşı sonrası özellikle görme yetisini kısmen veya tamamen kaybetmiş askerler için ürettikleri “repeater” özellikli cep saatleriyle dikkatleri üzerine çeken marka daha sonra üretimini alarm ve repeater özellikli masa saatlerine yöneltiyor.
1920’li yıllara gelindiğinde ilk monopusher kronografını üretmeye başlayan marka sahip olduğu üstün işçilik ve hassasiyet özelliklerinden ötürü saatçilik dünyası için oldukça prestijli ödülleri toplamaya devam ediyor.
1930’lu yıllara gelindiğinde marka günümüz standartlarında dahi yüksek sayılabilecek güç rezervli modelleriyle dikkat çekmeye başlıyor. O yıllarda üretilen model dünyanın en küçük 8 gün güç rezervli kol saati olma özelliğini taşımanın yanı sıra aynı zamanda günlük +/- 8 saniyelik hassasiyet değeriyle de rakiplerine göz dağı veriyor.
Takip eden yıllarda çift butonlu kronograflı saat üretimine de giren marka o yıllarda başı çeken Breitling ve Universal gibi markaların azılı rakibi haline geliyor.
1936 yılında marka 8 gün güç rezervine ve alarm komplikasyonuna sahip SF240 kalibresinin tanıtımını gerçekleştiriyor. Bu kalibre benim gibi Panerai meraklıları için de kritik bir öneme sahip. Aynı mekanizmanın alarmsız versiyonu 1950’li yıllarda Panerai’nin ürettiği Radiomir ve Luminor modellerinde de kullanılmıştı. Aslen masa saati mekanizması olarak üretilen kalibre haliyle 47mm’lik devasa Panerai kasaları içerisine sorunsuz sığmıştı.
1941 yılında 50. yılını kutlayan marka 90 kişiye istihdam sağlayan bir sektör devi haline gelişini özel bir masa saatiyle kutlayan Angelus, gemi dümenine yerleştirdiği 8 gün rezervli saat, takvim, barometre, termometre ve higrometreli ürününü tanıtıyor.
1943 yılında marka en başarılı satış grafiğini yakalayacağı dünyanın ilk takvim özellikli kronograflı kol saatinin de tanıtımını gerçekleştiriyor.
1943 yılında tekrar Panerai ile işbirliğine giren marka bi-compax kronograf yerleşimine sahip, İtalyan Donanması’nda görev yapan yüksek rütbeli güverte subayları için üretilen Mare Nostrum’a mekanizma tedariğinde bulunuyor.
1948 yılınd yine bir ilk’i gerçekleştiren marka Chrono-Datoluxe modeliyle kronograf, gün ve büyük tarih göstergeli modelini piyasaya sürüyor.
1958 yılında, Angelus, dünyanın ilk otomatik ve su geçirmez özellikli repeater saatini tanıtıyor. Yalnızca 100 adetle limitli üretilen “Tinkler” modeli koleksiyonerler arasında daha o yıllarda büyük rağbet görüyor.
1960 yılına gelindiğinde hekimlere özel ürettiği kronogaflı modelini satışa sunan marka son kronograflı kalibresini de üretmiş oluyor.
Son üretiminden sonra uzun bir sessizlik dönemine giren Angelus 1978 yılında Dubois Depraz ile ortaklaşa ürettiği yeni repeater modelini tanıtsa da eski hareketli günlerini yakalaması mümkün olmuyor. Kuartz krizinden dolayı tarihin tozlu sayfalarında yerini alan markanın derin uykusu 2011 yılına gelindiğinde bozuluyor.
Angelus, La Joux-Perret tarafından satın alınıyor. Citizen Grup bünyesinde İsviçre devi’nin CEO’luk görevini Frederic Wenger üstlenmiş durumda. 4 yıllık hummalı çalışmanın ardından üretilen model ise markanın efsanevi ismini kadranında gururla taşıyor ancak karakter olarak çok daha farklı bir Angelus ile karşı karşıyayız.
İlk olarak 2015 Baselworld fuarından tanıtılan U10 Tourbillon modeli, piyasada bulunabilecek en egzotik tasarımlardan birine sahip.
62.75 mm x 38 mm x 15 mm ölçülerinde sıradışı çelik kasası ve göz alıcı tourbillon komplikasyonunun etkisinin büyüklüğü yadsınamaz ölçüde.
Farklı tasarım anlayışı markayı eski çizgisinden çok daha farklı bir hizada konumlandırmamıza sebep oluyor. Eskinin kronograf ve masa saati üreticisi artık sıradışılıkta sınır tanımayan tasarımlar kervanına katılmış durumda.
Bu akımın devamı ise geçtiğimiz ay gerçekleştirilen Baselworld 2016’da gerçekleşti. U20 Ultra Skeleton Tourbillon, U30 Tourbillon Rattrapante ve U40 Racing Tourbillon Skeleton modellerinin tanıtımını gerçekleştiren marka yüksek saatçilik ve spor tasarım öğelerini başarıyla aynı potada eritebilen markalardan biri.
Kimi saat meraklıları için markanın çizgisindeki bu köklü değişim kabul edilebilir düzeyden fazlasına işaret ediyor. Açıkçası kendimi de bu görüşe daha yakın hissediyorum. Yapılan işlerin Angelus kökleriyle fazla ilgili olmadığı aşikar. Durum daha çok piyasaya yeni girecek bir oluşumun eski bir ünlüden faydalanma çabası gibi görünüyor.
Öte yandan MB & F, Urwerk, HYT gibi fütüristik tasarımlı ileri teknoloji ürünlerin bulunduğu kategoriye bir oyuncunun daha katıldığını görmek biz saat severler için heyecan verici bir gelişme. Her ne kadar bulunnduğu fiyat kategorisi, kalite ve işçilik düzeyiyle paralel bir şekilde astronomik meblağlarda olsa da ilham ve görsel zevk açısından azımsanamayacak kadar dikkat çekici modellerden bahsediyoruz.