Lüksün yeni merkezi Dubai, Ahmed Seddiqi & Sons’ın omuzları üzerinde lüks saatçiliğin buluşma noktası haline geliyor.
Lüks saatçiliğe ait yeni modellerin tanıtıldığı fuarları gezmeyi, bu fuarlarda yeni insanlarla tanışmayı, farklı hikâyeleri dinlemeyi ve bu kültürle ilgili yeni bilgiler öğrenmeyi hepimiz çok seviyoruz. Ancak herkesin gezmeyi sevdiği bu fuarlarla ilgili su götürmez bir gerçek var; konusu ne olursa olsun (otomobil, mobilya, tekne vs.) fuarlar git gide kan kaybediyor. Her geçen yıl başka bir marka fuarlardan ayrılıyor ve kendine farklı bir yol belirliyor.
Dijitalleşen dünyada markalar kendilerine yeni yollar belirlerken, lüks saatçilik sektöründe yıldızı parlayan yeni bir lokasyon var: Dubai. Birleşik Arap Emirlikleri’nin bir parçası olan Dubai, dünyanın pek çok önemli merkezinden kolayca ulaşılabilir bir konuma sahip. Küçük bir balıkçı ve liman kasabasından, ticaret, turizm ve alışveriş merkezine dönüşen Dubai, misafirlerine lüksün en göz alıcı halini sunuyor.
Gelelim Dubai’nin bu alandaki yükselişinin ardındaki isme ve etkinliğe; Ahmed Seddiqi & Sons ve Dubai Watch Week. Bundan 70 yıl önce, 1950’de tutkusunun peşinden koşan bir adamın, Ahmed Qasim Seddiqi’nin kurduğu Ahmed Seddiqi & Sons, bugün bölgenin önde gelen perakendecileri arasında öncü olarak tanınıyor. Şirket, Birleşik Arap Emirlikleri’ndeki 51 lokasyonda 60’tan fazla lüks saat ve mücevher markasını temsil ediyor. Bölgede temsil ettiği markalar arasında A. Lange & Söhne’den, Akrivia’ya, Audemars Piguet’den Bovet ve Bulgari’ye, Christophe Claret’den Chopard, Chanel, Corum’a, De Bethune’dan F.P. Journe’a, H. Moser & Cie’den, HYT’ye, IWC’den MB&F’e, Patek Philippe’den Richard Mille’e birçok ünlü ve değerli marka bulunuyor.
Dubai Watch Week’in başarısını anlayabilmek için biraz geriye dönelim. İlk kez 2015’te gerçekleştirilen organizasyona o yıl, yalnızca bağımsız markalar katılmıştı. Her sene beş – altı kez müşterilerini Cenevre’ye götürüp saat atölyelerini gezdiren Ahmed Seddiqi & Sons, bütün müşterilerine bu hizmeti sunamayacağı için saat markalarını Dubai’ye taşıyıp, burada endüstriden insanlarla bir araya getirmeye başladı. Bu oluşumun en faydalı yanı ve hatta bu kadar başarılı olmasının ve hızlı büyümesinin nedeni, saat ustalarıyla, birçok farklı ülkeden gelen ve bu ustaların ürettiği saatleri takan kişilerin, arada bir aracı veya mesafe olmadan görüşebilmesi oldu.
Dubai, birçok farklı ülkeye seyahat eden insan için bir aktarma merkezi olma özelliği taşıyor. Bu sebepten dünyanın farklı yerlerindeki ülkelerden direkt uçuşlar yapılıyor. Ulaşımın kolay olması, lüksün merkezlerinden biri olması, Ahmed Seddiqi & Sons’ın Dubai hükümeti tarafından desteklenmesi Dubai Watch Week’i başarılı kılan unsurlar arasında, ancak hepsi bundan ibaret değil. Organizasyon, özellikle son edisyonla gelişimini bir kez daha kanıtladı. 20-24 Kasım tarihleri arasında gerçekleşen etkinlikte her gün farklı konularda forumlar, soru-cevap etkinlikleri, yeni model gösterimleri ve workshoplar gerçekleşti.
Bu başarılı haftanın bir diğer uzantısı LVMH Dubai Watch Week oldu ki, ilk edisyonu 2020’nin Ocak ayında gerçekleşen etkinlik için yankıları hala sürüyor desek yeridir. Grup çatısı altında bulunan Hublot, Zenith, Bulgari ve TAG Heuer yeni modellerini tanıtarak saatseverler, distribütörler ve medyayla buluşturdu. Hem gündüzleri hem de akşamları gerçekleşen farklı temalardaki etkinlikler de organizasyonun başarısını pekiştirdi.