İnsanlığın en büyük başarılarından biri nedir sorusuna verilebilecek en dikkat çekici yanıtlardan biri: uzayın keşfi. Atmosferimiz dışındaki sonsuzluk, bilinmezlik ve büyüleyicilik tarih boyunca ilgimizi çekti, çekmeye de devam ediyor. Bu ilginin bir sonucu olarak milyonlarca hatta milyarlarca yıllık serüvenlerini dünyada sonlarından taşlar ve madenler de ayrı bir hoşumuza gidiyor. Elbette, saat endüstrisi de bu duruma kayıtsız kalmıyor.
Öncelikleri tanımları netleştirelim. Güneş etrafında dönen ve çapı belirli bir değerden büyük cisimlere asteroid denilmekte. Dünyaya düşen büyük parçalara ise meteor deniliyor. Bir kuyruklu yıldızın, asteroidin ya da meteorun, atmosferden giriş yapabilen ve yanmadan/erimeden yer yüzüne ulaşabilen küçük parçalarına ise meteorit deniliyor. Bu parçaların büyük oranda demir ve nikel barındıran çeşitleri, saat kadranı olmaya elverişli adaylar.
Bugüne kadar, yaklaşık 1100 adet gözlemlenen meteorit düşmesi bulunuyor. Yaklaşık 40000 adet de buluntu söz konusu. Her yıl dünyaya yaklaşık 500 adet meteoritin düştüğü düşünülüyor ancak bunların büyük bir kısmı okyanuslarda kayboluyor. Bir kısmı da saat kadranı olmaya elverişli değil.
Saat dünyasında kullanılan başlıca iki meteorit var. Biri tarih öncesi devirlerde dünyaya düşen ve Namibya’da bulunan Gibeon, diğeri ise M.Ö 1 milyon dolaylarında İsveç-Finlandiya sınırına düşen Muonionalusta meteoritleri. Gibeon ağırlıklı olarak demir ve nikelden, Muonionalusta ise nikel, galyum ve germanyumdan oluşuyor. Unutmadan, Muonionalusta’nın küçük bir kısmı İstanbul’da Rahmi KOÇ Müzesi’nde görülebilir.
Widmanstätten deseni ya da Thomson yapısı, meteoritin dünyaya girişi esnasında maruz kaldığı yüksek sıcaklıktan dolayı oluşuyor ve asitle yıkanması sonrasında ortaya çıkarak kalıcı hale geliyor. Piyasada bulunan meteorit kadranlı saatlerin birçoğunda bu desenlere rastlamak mümkün.
Meteorit kadran yapmak pek kolay bir iş değil. Malzeme yapısı gereği son derece sert ve kırılgan, bu da onu işlemeyi zorlaştırıcı hale getiriyor. Ayrıca her meteorit saat kadranında kullanıma elverişli de değil. Her bir meteorit kadran kendine has desenlere sahip, haliyle hiçbir saatin kadranı birbirinin aynısı değil. Kısaca her saat için “Unique Piece” diyebiliriz.
Her meteorit kadranda Widmanstätten desenleri bulunmuyor. Yaklaşık 5000 yıl önce dünyaya düştüğü düşünülen Campo del Cielo’dan elde edilen De Bethune Dream Watch Meteorite modelinin kasası, içeriğindeki demirin aleve maruz bırakılmasıyla mavileşen yapısıyla nefes kesiyor.
Hali hazırda piyasada birçok markaya ait meteorit kadranlı saate rastlamak mümkün. Bu büyüleyici kadranların göz alıcılığını ise canlı canlı görmeden anlamak pek mümkün değil. Işığın her açıda yaptığı yansımalar ve oyunlar, kadranların ardındaki hikaye ile birleşince ortaya fantastik bir sonucun çıkması kaçınılmaz oluyor.