Rolex, Patek Philippe, Audemars Piguet, Jaeger-LeCoultre... Gönlümüzde hepsinin yeri farklı olsa da aralarında bir Richard Mille var ki kendisine arzumuz hiç sönmeyecek. Neden mi? Buyurun yazıya...
İsviçre saatçilik dünyasını geleneklerin yönettiğini hepimiz biliyoruz. Her ne kadar bayilerde ve müzayedelerde en uçuk fiyat etiketleri Rolex, Patek Philippe gibi saatlerin kayışına/bileziğine iliştiriliyor gibi görünse de, bu çok sağlam ve kurulu düzeni yerinden oynatan yeni bir saatçilik türü var; bağımsızlar. Yeni grubun tahtında da, saatlerini nerede görürsek görelim tanıyacağımız, refahın nihai ifadesi, bağımsız saatçi Richard Mille oturuyor. Ama neden?
1 - El İşçiliği
Richard Mille kendi adını taşıyan markasını 1999 yılında, Audemars Piguet gibi önemli markalarla partner olan Renaud et Papi’nin desteğiyle kurdu. Markanın misyonu ultra lüks, yüksek teknoloji ürünü, limitli ve el yapımı saatler üretmekti.
İki yıl sonra pırlantası veya değerli herhangi bir taşı olmayan Richard Mille RM 001 lanse edildi. Saatin etkileyici olan tarafı mükemmel mühendisliğiydi. Uzun yıllardır saatlerle ilgilenenler hatırlayacaktır; modelin etiket fiyatı 159.000 Euro’ydu ve çok kısa bir süre içinde tükendi.
Eylül 2018’de Londra’da ilk kez düzenlenen ‘Horology Forum’da, saat endüstrisine ait birçok inceleme yapıldı. En çok ilgi gören konulardan bir tanesi, ultra lüks saat alıcılarının Richard Mille saat sahibi olmak konusundaki arzularıydı. “Neden” diye sorulduğunda en iyi saat ustaları direkt olarak mekanizmaların kalitesini işaret ettiler.
2017 yılında Christie’s’de 1.2 milyon Sterline satılan prototip RM 056, markanın bugüne kadar ürettiği en çok komplikasyona sahip modeller arasında yer alıyor. Model bu sıfatı, ayrık saniyeli kronografı ve tourbillon’u bir arada sunan RM 008 ile paylaşıyor.
2 - Tasarım
Yeterince keskinliğe sahip olan bir çift ilgili göz, uzak bir mesafeden baksa bile, Richard Mille saatini kasa boyutları ve tasarımıyla anında tanıyabilir. Otomotiv tasarımından ilham alan ve cesur estetiği ile dudak ısırtan modellerin böyle bir üne sahip olması, çok da şaşırtıcı değil aslında. Zaten Mille de bu konuda hiçbir zaman niyetini saklamamış ve hatta “İnsanlar saatlerimi gördüğünde şöyle demeliler ‘Wow!’” diyerek gözler önüne sermişti. Forbes’un bir makalesinde bir Richard Mille sahibi olmayı bilekte taşınabilir bir süper spor otomobil almakla eşit bir deneyim olarak aktardığını da belirtelim.
3 - Üretim Adedi
Richard Mille yılda 5.000’den az saat üretiyor. Genç bir marka için bu rakam yüksek olsa da saatlere olan talep, üretimi geride bırakıyor. Müzayedelerdeki yüksek fiyatlar da bu trendi yansıtmaya devam ediyor.
Buna en güzel örneklerden biri son derece nadir olan RM 52-01 Tourbillon Skull modeli. Beyaz seramik ve 18K pembe altından üretilen model, Asya marketine özel ve değeri 700.000 Euro’ya yaklaşıyor.
4 - Rahat Kullanım
Oldukça hantal görünen bir Richard Mille düşünün, diyelim ki bu model RM 50-03 Tourbillon Split-Seconds Chronograph McLaren F1 olsun, bileğinize taktığınızda ilk fark edeceğiniz şey hafifliği olacak. Kayış dahil 39 gram olan saat, dünyanın en hafif ayrık saniyeli tourbillon kronografı. Model, sağlam yapısı ve tüy kadar hafifliğiyle adeta fiziğe meydan okuyor. Richard Mille bu saatinde kullandığı kasa malzemesi için Manchester Üniversitesi ve McLaren-Honda ile birlikte çalıştı.
5 - Sunum
Takma adı ‘Milyarderlerin el sıkışması’ olan Richard Mille saatleri, çok özel insanların bileklerinde yer alıyor. Marka bu algıyı, eski Formula 1 sürücüsü Felipe Massa ve tenis şampiyonu Rafael Nadal gibi marka temsilcileriyle destekliyor.
Mille 2004 yılında Felipe Massa için RM006 tourbillon’u geliştirdi. Ağırlığı kredi kartından yalnızca bir parça fazla olan model, 500G’ye kadar şoka dayanıklı. Massa 2009 yılında Macaristan Grand Prix’de kaza yaptığında da kolunda bu model vardı. Brezilyalı sürücü ağır kafa yaralanmaları geçirse de saate hiçbir şey olmadı.
Nadal için Mille, maçlarında rahatça kullanabileceği bir model geliştirmek istedi. İspanyol sporcu, ağırlığı yalnızca 20 gram olan RM027 tamamlanmadan önce beş prototip kırdı. Nadal, 2010 yılında ABD Açık Tenis Turnuvasını ve kariyerinin 9. Büyük unvanını kazandığında bu saati takıyordu.