Henüz dijital dalış ekipmanlarının yeteri kadar gelişmediği 1960’lı ve 70’li yıllarda profesyonel dalgıçlar için mekanik dalış saatleri en temel ihtiyaçlardan biriydi. O yılların iki popüler modeli ise Rolex SeaDweller ve Omega Seamaster Professional’dı. Omega artan ihtiyaçlar ve pazarda daha güçlü olabilmek adına ise Comex ve Jacques Costeau işbirliğiyle 1970 yılında Omega Ploprof modelini piyasaya sürdü. Modelin geliştirme aşaması tam 4 yıl boyunca devam etti, ismi ise Fransızca’da profesyonel dalgıç anlamına gelen PLOngeur PROFfessionnel’den gelmekteydi. Ploprof öylesine büyük bir başarı gösterdi ki, zamanının teknolojileriyle üretilen denizaltılardan bile daha su geçirmez olduğu Tarrytown, NY merkezli Ocean System Inc. Su altı araştırma merkezi tarafından sertifikalandırılarak kanıtlanmıştı.
Ploprof ilk yıllarında, Rolex Submariner’in neredeyse iki katı fiyattan piyasaya sürülmüştü. Bu durum profesyonel kullanıcıları çok etkilemese de saatin geniş kitlelere ulaşmasını bir nebze engelledi. Profesyonel alanda bu kadar meşhur olmasının en büyük sebeplerinden biri de saatin belirtilen değerden çok daha yüksek basınçlara dayanıklı olmasıydı. Kadranda belirtilen 600 metre ibaresine karşın, Ploprof, Omega’nın gerçekleştirdiği testler esnasında 1370 metredeki basınca dek başarıyla görevini yerine getirebilmişti. Bunu sağlayan elbette saatin yekpare kasası ve yüksek mühendislik içeren cam, bezel ve conta yerleşimiydi. Ploprof, zamanının dalış saatlerine göre temel iki farklı tasarım unsuru barındırıyordu. Bunların ilki bezel kilidiydi. Normal koşullarda dalgıç saatleri sadece saat yönünün tersine dönen bezele sahiptir. Suyun altında geçirdikleri zamanı bezelden anlayan dalgıçlar için hayati önem taşıyan bu sistem kazara bezelin ters dönüp dalgıcın zor durumda kalmasını engeller. Ploprof’ta ise kasanın yan kısmında bulunan turuncu düğme bezel kilidini açar. Bu düğmeye basarak bezeli iki yöne de döndürmek mümkündür. İkinci tasarım farkı ise kilitli kurma kolu kilitleme mekanizmasıdır. Tasarım sayesinde kurma kolunun dayanıklılığı artırılırken zamana bağlı yıpranma payı da azaltılmıştır.
O günün koşullarına göre dev boyutlarıyla oldukça sıra dışı bir görüntüye sahip olan Ploprof günümüz standartları içinde nispeten daha kabul edilebilir sınırlar içerisinde yer almaktadır. Büyüklüğün sebebi ise formdan ziyade fonksiyon amaçlıdır zira kritik su altı görevlerinde dalgıcın anlık bakışıyla saati görebilmesi hayati önem taşımaktadır ve kadran genişliği de dalgıca yardımcı olan unsurların başında gelir.
Sayısız başarılı görevin ardından piyasadan çekilen Ploprof efsanesini, saatin üretimi sona ermiş de olsa popülaritesinden bir şey kaybetmedi. Bu duruma daha fazla tepkisiz kalmak istemeyen Omega 2009 yılında bu kült model için suskunluğunu bozma kararı aldı. Günümüz teknolojileriyle üretilen yeni Ploprof beklenenin üzerinde ilgi çekmeyi başardı. Peki, büyük çaplı saatlerin git gide daha da yaygınlaşması Ploprof’u acaba tercih edilebilir bir seçenek haline getirmeye yetecek miydi? Görünen o ki, cevap evet değil. Günümüz koşullarında dalgıçlar hayatlarını oldukça gelişmiş elektronik ekipmanlara emanet ettiklerinden bu mekanik şaheserler daha çok bir hobi aracı, bir aksesuar olarak tanıtılıyor ve pazarlanıyor. Haliyle Ploprof’un profesyonel amaçlar doğrultusunda üretilmesi tercih edilebilirlik açısından saati ön sıralara taşımaya yetmiyor.
Saatin kasası 55mm x 48mm x 17,5mm ölçülerinde ve paslanmaz çelikten üretilmiş,. Ağırlığı ise çelik örme bilezik ile beraber tam 272 gram. Ortalama çelik bilezikli bir saatin 2 katı olan bu değer uzun süreli kullanımlarda kullanıcısını zorlayacak cinsten. Safir kristal cama sahip saatin belirtilen su geçirmezlik değeri 1200 metre olsa da test aşamasında saatler çok daha yüksek basınçlarda test ediliyor. Saatin bezeli seramikten üretilmiş, dolayısıyla çizilmelere ve UV ışınının yıpratıcı etkilerine karşı son derece dayanıklı. Kırılmalara karşı hassasiyetinden dolayı ise dikkatli olmak lazım. Bezel kilidi eski versiyonun daha gelişmiş bir modeli. Kasanın sağ tarafındaki turuncu buton sayesinde bezelin kilidini açıp iki yöne çevirmek mümkün. Kurma kolu tasarımı ise su geçirmezliği garantileyen bir diğer unsur. Tepenin etrafındaki kasa koruması kol ile beraber hareket ediyor ve sıkıştırıldığında sağlamlığı garanti ediyor. Saatin arka kapağı ilk modelden farklı olarak yekpare kasa değil vidalı kapak şeklinde tasarlanmış. Bezel kilidinin alt kısmında ise helyum vanası yer alıyor.
Mekanizma, Omega’nın in-house ürettiği kalibre 8500. George Daniels imzalı Co-Axial eşapman sistemine sahip kalibre Omega’nın mevcut koleksiyonu içindeki en gelişmiş modellerden biri. Kronometre sertifikasına ve 60 saatlik güç rezervine sahip mekanizmanın kullanıcı notlarına göre ortalama hassasiyet değeri kronometre standartlarının oldukça üzerinde.
Saate dair bir diğer önemli detay ise bilezik-kayış tasarımı. İlk çıktığı yıllardaki gibi yine çelik örme bilezik ve kauçuk kayış opsiyonu sunan saat, her iki versiyonda da dalış kıyafeti için uzatma aparatına sahip. Örme çelik bilezik için mesh/milanese ifadeleri kullanılıyor. Milanese ismi ise orijinal versiyonun bileziğinin İtalya-Milano’da üretilmesinden kaynaklanıyor. Kauçuk kayış için mevcut siyah ve turuncu renk seçeneklerinin yanına ise geçtiğimiz yıl tanıtılan yeni modelle beraber beyaz seçeneği de eklendi. Metal örme bilezik oldukça güçlü bir görüntü sunsa da konfor açısından kauçuğu daha rahat bulduğumuzu belirtmeliyiz. Keserek boyu ayarlanan kauçuk kayışı dikkatle ölçmenizde fayda var. Farklı bir kayış isterseniz orijinal Isofrane modellerini ısrarla öneriyoruz.
Sıra dışı görünüm ve profesyonel düzeyde bir dalış saati arayanlar için Ploprof gayet yerinde bir tercih olabilir ancak, uzun süreli kullanımda oluşabilecek konfor problemleri için ise biraz daha düşünmekte fayda var. Bütün bu faktörlerden bağımsız düşündüğümüzde ise köklü tarihi ve saat sektörüne yön veren şanıyla Omega Ploprof efsaneler arasında yer almayı sonuna kadar hak ediyor.
