Siyah, beyaz ve arada kalan tüm tonların hegemonyasından sıkılan saat severler, çareyi çizgi dışına çıkmakta mı arıyor?
Geçtiğimiz günlerde katıldığım bir davette horoloji dünyasının güncel konularını tartışırken, başlık, kaçınılmaz bir şekilde, Patek Philippe ve Tiffany & Co iş birliğiyle üretilen Nautilus 5711 modelinin ulaştığı inanılmaz satış fiyatına geldi. Olası tüm sebepler masaya yatırıldıktan sonra bu mantık dışı fiyat seviyesine ulaşılmasında pay sahibi bir etmenin, diğerlerinden daha çok ilgiyi hak ettiğine karar verdim: Renk.
Tiffany & Co. markasıyla özdeşleşen mavi rengin ardında bir hikâye yatıyor. 1837 yılında, Charles Tiffany ve John Young tarafından kurulan markanın reklamlarında ve kutularında ekseriyetle kullanılan ton, American Robin-Göçmen Ardıç kuşunun yumurtasından geliyor. Yıllar içinde Tiffany & Co öylesine büyük bir marka haline geliyor ki, bu mavi renk, 1998 yılında tescillenerek Tiffany mavisi olarak kayıtlara geçiyor ve Pantone renk skalasına 1837 referans numarasıyla girmeyi başarıyor.
Başrolde yer alan 5711 özeline geri dönelim. Model zaten standart haliyle gayet başarılı bir mavi kadrana sahipti. Sonrasında koleksiyona katılan beyaz versiyon da aynı şekilde Nautilus isminin ününden fazlasıyla yararlandı. Peki yeşile ne demeli? O konuda kafam biraz karışık. Sizce yeşil versiyon, mavi ve beyaz ile aynı zamanda sınırsız üretim adediyle piyasaya sunulsaydı aynı oranda büyük bir ilgiyle karşılaşır mıydı? Ya da yeşil 5711’e sahip olanların/olmak isteyenlerin satın alma motivasyonları arasında saatin rengi mi yoksa sınırlı sayıda üretilen ve yatırım değeri çok yüksek bir Patek Philippe olması mı öncelikli?
Tabii, aynı soruları 5711 Tiffany’e de uyarlamak mümkün ancak bu senaryoda yeşile ne kadar uzaksam, Tiffany mavisi 5711’e de bir o kadar yakın hissediyorum kendimi. Nihayet capcanlı, tekdüzeliği kırabilmiş bir Patek ile karşı karşıyayız. Acaba bu özel rengi, piyasayı baskılayan diğer saatlerden Rolex Daytona veya Audemars Piguet Royal Oak “Jumbo” gibi modellerde görsek tepkimiz ne olurdu? Hele bir de kadranda Tiffany & Co satırlarıyla...
Göz alıcı değil mi? Markalar da bu etkinin farkında olmalılar ki iddialı renklere sahip kadranlarla donatılmış modeller teker teker piyasaya sürülüyorlar. Rolex’in Oyster Perpetual ailesinin başarısı, bu duruma verilebilecek örneklerden yalnızca biri. Uluslararası arenada Chopard Alpine Eagle Horobox Edition’un gördüğü ilgiyi de yabana atmamak gerek. Peki ya Oris Aquis Date Upcycle modeline ne demeli? Anahtar kelime: Renk!
Amerika’yı yeniden keşfetmiyoruz elbette. Kadran renkleri konusu uzun yıllardır zaten gündemde ve maalesef ki bir saatin başarısını etkileyen yüzlerce faktörden yalnızca birini inceleme fırsatı yakaladık. Geçtiğimiz günlerde dost meclisinde geçen bir sohbette önümüzdeki birkaç senede hangi rengin daha popüler hale geleceğine dair bir bahis konuşuldu. Ben oyumu kırmızıdan yana kullandım, siz ne dersiniz?