Richard Mille: Balon Mu, Efsane Mi?

Richard Mille: Balon Mu, Efsane Mi?

Editörün gözünden Richard Mille’in inanılmaz yükselişini ve bu başarısının ardında yatan nedenleri mercek altına aldık.

Richard Mille saatleri ile ilk tanıştığım zamanı dün gibi hatırlıyorum. Bulunduğum bölgenin en lüks saatçilerinden birinde, şık bir deri koltukta oturuyordum. Mekân karanlık tonlarda, kasvetli mobilyalara ve loş bir aydınlatmaya sahipti. Hani şu pahalı saatçi denilince akla gelenlerden. “İlgini çekecek iki saat geldi…” dediler. O ana kadar Richard Mille’ye dair tüm bildiklerim, yabancı forumlarda okuduklarımdan ve gördüklerimden ibaretti. Önüme, güderi kaplanmış geniş tepsiye yerleştirilmiş iki saat konuldu.

richard-mille-history-1.jpg

Biri RM 35-01 Rafael Nadal NTPT, diğeri ise RM 032 Flyback Chronograph Diver’s. Nedendir bilmiyorum, ilk olarak RM 032’ye yönelmiştim. Kahverengi titanyum kasalı ve mavi kauçuk kayışlı bir gülleydi adeta. 50mm(!) çapında kasasının yüksekliği, sonradan araştırdığıma göre, 17,8mm’ydi. Kolda bir gökdelen gibi yükseliyordu adeta... Kasa o kadar büyüktü ki, saatin muhteşem mekanizmasına, işçiliğine, kadranına ve diğer detaylarına odaklanamamıştım bile. Haliyle bileğimden çıkarmam da uzun sürmemişti.

richard-mille-history-2.jpg richard-mille-history-3.jpg

İkinci sırada elime aldığım RM 35-01 ise beni bambaşka bir yönden şaşırtmıştı: hafiflik. Saatin 50 gramlık ağırlığı, karbon kasanın alışkın olmadığım hissiyatı ve cırt-cırtlı kayışın sebep olduğu ön yargının da etkisiyle yaptığım yorum tam bir facia oldu: Bunu alacağıma Swatch alırım! Çok net hatırlıyorum, RM 35-01 için istenen fiyat ile 17 tane Rolex Submariner alınıyordu. Bugün bu oran kaç katına çıktı, hesaplamak dahi istemiyorum.

richard-mille-history-4.jpg richard-mille-history-5.jpg

Bugün ne kadar yanlış olduğumu bir kez daha gördüğüm için şanslı mıyım yoksa talihsiz mi, siz karar verin. Richard Mille, 1999 yılında kurulduğundan günden beri inanılmaz bir gelişme gösterdi. 2000’lerin henüz başlarında RM saatleri için istenen paralar koleksiyoncular tarafından çoğu zaman “anlamsız” sıfatıyla karşılanıyordu. İnsanlar, daha doğrusu gerçekten fantezi peşinde koşan zengin saat severler, RM’ye ilgi gösteriyordu. Bugün ise durum bambaşka. Artık RM bir statü, zenginlik, toplumsal bir farklılık göstergesi. Eskiden, koleksiyoncular tarafından yalnızca beğenildiği için satın alınan saatler, artık satın alınabildiği için alınıyorlar. Müşteriler saatleri değil, saatler müşterilerini seçer hale geldiler.

richard-mille-history-6.jpg

Richard Mille (kendisi), sıra dışı ve riskli bir strateji denedi ve başardı. Arkasında APRP gibi bir mekanizma devinin finansal ve mühendislik desteği ya da dünyanın en önemli kişileriyle kurduğu yakın temaslar... Artık ne derseniz deyin, Richard Mille daha önce hiçbir markanın başaramadığını 20 sene gibi çok kısa bir sürede başardı. Ama nasıl?

Forum kültürünün henüz yaygınlaştığı dönemlerde, ki ben de bu furyada aktif olarak yer almıştım, İngilizce yayın yapan uluslararası forumlarda ancak görebildiğimiz saatlerdi RM modelleri. Egzotik arabalarıyla pozlar veren koleksiyoncuların kollarında giriş seviye diyebileceğimiz RM 005 ya da sonraları RM 010 modelleri yer alıyordu. Sanıyorum ki RM 001, RM 002 gibi tourbillon modellere ulaşabilenlerin dijital platformlarda harcayacak zamanları yoktu. Arşivleri karıştırırken birkaç mesaja denk geldim. RM bu fiyatları istiyorsa daha çok çalışmalı, kalite kontrol sorunlarını aşmalı türünde mesajlar. Bugün ise, çalışmayan bir RM için bile sağ kolunu verecek saat severler bulmak mümkün.

richard-mille-history-8.jpg

Bugün, RM’nin yıllık 5000 adet civarında saat ürettiği tahmin ediliyor. Talep ise bundan çok daha fazlası. Herhangi bir Richard Mille butiğine girdiğinizde sizi boş vitrinler ve birkaç satış görevlisi karşılıyor. Ortada saat yokken bütün günü ne yapıyorlar, düşünmeden edemiyorum. RM, saatlerinin herkesin kolunda olmasını istemiyor. Müşterilerinin her birini bir marka elçisi gibi görüyor, tabiri caizse istediğine satıyor, istediğine satmıyor.

richard-mille-history-9.jpg

Geçen günlerde Horobox yönetim ofisinde özel bir model ile karşılaştım. Richard Mille RM 11-03 McLaren. 500 limitli model, markanın yıllık üretim adedinin neredeyse 6’da 1’i kadar üretilecek. Bu sayıya elbette bir senede ulaşılmıyor, yıllara bölünüyor. Saat 50mm uzunluğunda ve yaklaşık 17mm kalınlığındaki kasasıyla yıllar önceki RM deneyimimden pek de farklı bir his yaratmadı. NTPT karbonun hafifliği ve hissiyatı ise bu sefer bambaşka duygulara sebep oldu. Yıllar önce hafifliğinden ötürü burun kıvırdığım saat, şu anda horolojinin zirvesini temsil ediyordu. Kadrandan mekanizmaya doğru indikçe saati oluşturan parçalar o kadar ince detaylara sahip ki, aklınızı kaçırmanız işten bile değil. 1mm’den daha ince parçaların olağanüstü düşük toleranslarda işlenmesi için gereken zamanı tahmin etmek bile çok zor. Zaten bu sebeple bir RM modelinin üretimi ve montajı aylar sürebiliyor. Herhangi bir saate dümdüz şekilde yerleştirilen arka camın bir RM saatinde sahip olduğu kavise ulaşması için gereken mesai, saatlerle değil günlerle ölçülüyor.

richard-mille-history-10.jpg

Richard Mille vakasını sadece saatçilik değil, mühendislik açısından da ele almak lazım. Bileğinizdeki zanaat eseri ya da mikro-mekanik mucize, aşırı hassas bir şekilde tasarlanmış, üretilmiş ve işlenmiş detaylara sahip. Üstelik bu detaylar, saatin kadranından camına, mekanizmasındaki rotordan çarklarına ve hatta bezeldeki vidalardan tokasındaki katlama mekanizmasına dek her yerde bulunuyorlar. Kısaca her milimetresinde inanılmaz emek olan bir saatten bahsediyoruz.

richard-mille-history-7.jpg

Richard Mille ile ne kadar çok vakit geçirirseniz ona olan hayranlığınız o kadar artıyor. O halde RM’yi diğer egzotik üreticilerden farklı kılan nedir? Kesinlikle taleple doğru orantılı bilinirlik. RM modelleri, özellikle fıçı kasa formlu olanlar, bilekte iddialı bir duruş sergiliyorlar. Metrelerce uzaktan kolunuzda bir RM olduğu anlaşılabiliyor. Onu alan çoğu kişinin de, günümüz tüketim dünyasında, bu etkiden faydalanmak istemesi gayet normal. Peki, markanın spekülasyonlara bağlı değer artışını bir kenara bırakalım, RM modelleri için istenilen o rakamları vermek mantıklı mı? Soruya yine bir soruyla cevap vereyim: Lüks tüketimde ne zamandan beri mantık aramaya başladınız?

richard-mille-history-11.jpg

Bu durum daha devam eder mi? Fiyatlar ve talep daha da artacak mı? Bu mantıksızlığa kim dur diyecek? Şimdilik cevapsız sorularla sizleri baş başa bırakıyorum.

Not: Keşke zamanında masada duran RM 35-01'i alsaydım. 😊

richard-mille-history-12.jpg