Deneyimli bir saat koleksiyoncusuna bütün saatlerini satıp tek bir saat ile yaşamak zorunda olduğunu belirtsek ve o saati seçmesini istesek, koleksiyonundaki saatler ne kadar özel, sıra dışı, üst düzey, komplike veya pahalı olursa olsun, karşılığında "Rolex Daytona" cevabını duymanız oldukça muhtemeldir.
Neden derseniz; ikonik, efsanevi ve dünyanın en çok bilinen lüks saat markasının ölümsüz bir tasarımının neredeyse 50 yıl içerisinde geliştirerek üretimini sürdürdüğü bir saat.
Son derece dayanıklı ve kullanımı kolay bir kronograf düzeneği ile donatılan Daytona günlük kullanımın her türlü zorluğuyla kolayca baş edebilecek şekilde tasarlanmış. Neredeyse yok edilemez sağlamlıktaki "oyster" kasası onu nesillerce kullanılabilecek bir saat haline getiriyor. Ayrıca üzerinde barındırdığı son derece şık detaylarıyla her türlü özel zamanınızda da size eşlik edebilecek bir saat. Elbette, spor giyiminizde de size rahatlıkla eşlik edecektir. Bir diğer atlanmaması gereken bir konu ise bulmanın zorluğu ve satmanın kolaylığı.
İlk otomatik Daytona’nın satışa sunulması üzerinden neredeyse 25 yıl geçmiş olmasına rağmen çelik versiyon hala yetkili satıcılardan en zor temin edilen saatlerden biri. Bazı bayiler yıllar sonra sıra gelecek bekleme listelerinden bahsediyor, bazıları liste fiyatının üzerinde rakamlar verirseniz hemen kavuşabileceğinizi söylüyor. Artık devir değişti elbette, nispeten eskiye göre daha kolay bulunabiliyor, hatta indirim dahi alınabiliyor.
İlk olarak 1963 yılında tanıtılan 6239 referanslı saatlerin kadranında "Cosmograph" ibaresi yer alıyordu.
1939’dan beri oyster kasa içerisinde üretilen kronograflı saatler zıt renk alt kadranların kullanılmasıyla daha sportif bir görünüme kavuştu.
İkinci önemli değişiklik kadranın çevresindeki baskı kadranın kaldırılıp yerine bezeldeki takimetrik skalanın eklenmesiydi.
Bir yıl sonra, 1964’te, kadrana "Daytona" yazısı eklendi. Bu yazı Rolex’in Florida-Daytona Plajında yapılan 24 saat Daytona yarışına verdiği sponsorluğa ithafen eklenmişti. İlk olarak daytona yazısı saat 12 yönündeki yazıların altında yer alıyordu, daha sonra , 1967 yılında, şimdiki yeri olan saat 6 yönündeki kronograf kadranının üstüne taşındı.
Önemli değişikliklerden biri de 1965 yılında geldi. Kronograf butonlarına vidalı tepeler eklendi. Bu sayede saatin su geçirmezlik derecesi artmıştı.
1987 yılına kadar Daytona büyük bir değişiklik geçirmedi. Bu tarihe kadar Daytona büyük bir başarı sağlayamadı. Bunun en büyük sebebi içinden oldukça kaliteli Valjoux 72 tabanlı mekanizmasıydı. Kuartz saatlerin ortalığı iyice doldurmaya başladığı, kullanıcıların hassasiyete fazlaca odaklandıkları o dönemde, vidalı tepeye sahip spor bir saatin çalışması için her gün kurulması gerektiği gerçeği müşterilerin pek hoşuna gitmemişti. Bu yüzden Daytona o zamanlar çok az talep gördü, çoğunlukla saatçilerin elinde kalan saatler büyük indirimlerle ve zorluklarla satıldı.
Nihayet 1988 yılında ilk otomatik Daytona tanıtıldı. 16520 referans saatin içinde Zenith kalibre 400’ü temel alan mekanizma bulunuyordu.
Zenith tarafından üretilmiş bu harika mekanizma o zamanlar Rolex’in yüksek standartlarını karşılayan piyasadaki tek mekanizmaydı. Elbette Rolex mekanizma üzerinde türlü modifikasyonlar yaptı. Mekanizmaya yeni bir eşapman takıldı, daha büyük balans yayı Breguet kıl zemberek kullanıyordu. Bu daha pahalı ancak daha yüksek hassasiyet sağlayan bir yöntemdi. Salınım hızı 36000vph’den 28800vph’ye düşürüldü, bu sayede saatin servis aralığı genişletildi. Son olarak da tarih özelliği kaldırıldı.
Zenith 400’ün parçalarının sadece yarısı Zenith’e aitti, ortaya çıkan sonuç kalibre 4030 oldu.
16520 referanslı saatle gelen diğer yenilikler pleksiglas yerine safir kristal cam kullanılması, kasa çapının 37mm’den 40mm’ye çıkarılması, mat yerine parlak kadran kullanımı, içi luminova dolu metal indekslerin kullanımı ve kronograf alt kadranlarının etrafındaki ince metal çerçevenin kullanımı oldu.
2000 yılındaki Baselworld fuarında Rolex yeni bir Daytona modeli tanıttı, referans 116520. Nihayet daytona tamamen in-house üretim mekanizmasına kavuşmuştu, kalibre 4130.
5 yıllık geliştirme sürecinin ardından ortaya çıkan sonuç, geliştirilmiş dayanıklılık, hassasiyet ve servis kolaylığı vaat ediyordu.
En önemli yeniliklerden biri de kronografta dikey kavramanın kullanılmasıydı. Kronograflı saatlerde saatten bağımsız ilerleyen kronograf düzeneği bir kavrama vasıtasıyla zemberekten enerjisini alır. Çoğunlukla kullanılan yanal kavramanın(daha önceki Rolex kronograflarında da bulunan sistem) üretimi ve servisi kolay bir sistem olmasına rağmen iki önemli dezavantajı vardır. İlki kronografı çalıştırdığınızda balans yayının genliği düşer ve hassasiyet etkilenir. İkinci dezavantaj ise kronograf saniye ibresi başlatma anında dişlilerin tam karşılıklı oturmamasından dolayı bir zıplama yapar. 4130’un tasarımı sayesinde bu sorunlar aşılmıştı.
Akılcı çözümler bulan Rolex, küçük alanda büyük işler başardı. Büyütülen zemberekle beraber güç rezervi 54 saatten 72 saate ulaştı. Daha büyük balans yayı kullanımı sayesinde hassasiyet arttı, çift taraftan plakalara sabitlenen balans sayesinde titreşim ve darbelere daha dayanıklı bir mekanizma üretilmiş oldu.
4030’a kıyasla 4130’un servisi daha kolay. Yeni mekanizmada kullanılan 12 vidaya karşılık eskisinde 40 vida bulunuyor. 4130’un parça sayısı %20 daha az. Diğer dikey kavramaların aksine Rolex’in sistemi son derece kolay servis yapılabilir şekilde üretilmiş, servis esnasında tekrar yağlanabiliyor ve bağımsız olarak değiştirilebiliyor. Diğer sistemler için saatçiler saatli bomba ifadesini kullanıyor çünkü sorun çıkaracakları zamanı önceden kestirmek neredeyse imkansız. 4130’un zembereği mekanizmaya hiç dokunmadan değiştirilebiliyor. Son olarak kurma sistemi eskiye oranla %68 daha verimli çalışıyor.
Birçok saat ustasının belirttiği şekilde kalibre 4130 üst düzey kronograflar için bir mihenk taşı olma özelliği taşıyor.
116520’nin 16520’den başlıca farkları değişmiş kronograf kadranları ve butonları yerleşimi.
Ayrıca daha geniş indeksler, daha uzun boynuzlar, kasanın yan kısımlarında da polisaj yapılması dikkat çeken diğer değişiklikler.
Rolex Daytona 116520 siyah veya beyaz kadran farketmeksizin, ilk üretiminden itibaren uzun yıllar geçmiş olsa da halen daha Rolex’in efsane modellerinden biri olma özelliğini korumayı başarıyor.
40mm’lik çelik kasası, Submariner veya Gmt-Master türevi bir maxi case uygulamasına maruz kalmadığından göze çok daha kibar ve konforlu görünüyor. 100 metrelik su geçirmezlik değeri kronograflı bir model için fazlasıyla yeterli.
Saatin sahip olduğu polisajlı yüzeylerin genişliği ve sayıca çokluğu aynı anda hem avantaj, hem de dezavantaj. Çelik Daytona’nın ışıltısından gözlerini almanız her zaman mümkün değil, saat kasa, kadran, bilezik farketmeksizin, her koşulda ışığı yakalıyor ve bileğinizde kıymetli bir mücevher taşıyor hissi yaratıyor. Bu durum, Submariner gibi satine yüzeylerin ağırlıkta olduğu modellere kıyasla saatin daha nispeten daha naif ortamlar için tasarlandığı izlenimini pekiştiriyor. Polisajlı yüzeylerin bolluğu aynı zamanda saatin özellikle kılcal çiziklere karşı inanılmaz hassas ve zayıf olduğu anlamına geliyor. İlk çizik en çok acıtandır. Bir yerden sonra çizikler öylesine çoklaşıyor ki saatin bir parçası haline gelip gözünüzü eskisi kadar rahatsız etmemeye başlıyor. Bu arada cape cod bezi veya benzeri bir uygulamaya çiziklerden kurtulmak son derce kolay.
Saatin bileziğinin bilekte bıraktığı hissi anlatmak pek mümkün değil, denemek çok daha iyi bir çözüm olabilir. Bileğinize doğru ayarlanmış bir bilezikle, saat adeta ipek bir eşarp kıvamına bürünüyor. Rolex’in bu konuda fazlasıyla başarılı olduğunu bir kez daha hatırlatmakta fayda var. Toka katlanır, klipsli standart modellerle aynı. Hassas ayar için yarım bakla uzatma ve kilit pozisyonu değiştirme ayarına sahip.
Mekanizma yazının üst kısımlarında bahsedildiği üzere tamamen in-house geliştirilen kalibre 4130. 28800vph’de çalışan otomatik mekanizmanın rotorunu hissetmek de duymak da normal bir kulak için mümkün değil. Kroronograf butonlarının basma hissi oldukça yumuşak ve kaliteli hissettiriyor. Butonların su geçirmezliği artırmak amacıyla vidalı tasarlanmış olması kullanışlılığı bir nebze düşürüyor. 72 saatlik güç rezervi kronograf sürekli çalıştırılırsa kısa bir miktar azalıyor. Saatin hassasiyet değeri ise Rolex’ten bekleneceği üzere günlük +/- 2 saniyeden fazla değil. Saatin tarih özelliği bulunmaması kadranın son derece dengeli olmasını sağlıyor ancak bu komplikasyonu mutlaka arzu edenler için saatin dezavantajı olarak önümüze çıkıyor.
Rolex ilk olarak 116515 ve ardından 116506 ilk seramik bezel kullanımına geçti. Bu yeniliğin çelik modellere yansıyıp yansımayacağı ve ne zaman gerçekleşeceğine dair en ufak bir ipucu yok. Öngörüm eninde sonunda seramik bezel çelik kasalı Daytona’nın üretileceği yönünde ancak söz konusu Rolex olunca çok uzun yıllar beklemek söz konusu olabiliyor.
Rolex Daytona 116520, sadece Rolex için değil, bütün horoloji tarihi için efsane bir serisinin en güncel versiyonu olarak anılabilir derece üstün bir saat. Çelik kasalı ve bilezikli, kronograf komplikasyonuna sahip bir model düşünenler için mutlaka en üst sıralarda değerlendirilmesi gereken bir saat.