Vintage saatler yazı dizisine kaldığımız yerden 2016’nın ilk röportajı ile devam ediyoruz. Sebastian, saat forumlarındaki takma adı ile ’Buenosdias’, instagram kullanıcı adı ile ’Buenosdiasone’ herkesin yakından tanıdığı bir saat koleksiyoneri. Koleksiyonunda farklı Rolex türevleri barındırsada ben onu her zaman canlı renklerde ve keskin hatlara sahip GMT’leri ile hatırlıyorum. Bugün onun koleksiyonundan etkileyici bir saat hakkında konuşacağız.
Niye Vintage ? Niye Rolex ?
Küçük bir çocukken sık sık saatler ile münasebetim oldu. Babam Citizen, Pulsar ve daha birçok saat markasında satış memuru olarak çalışıyordu. Şunu söylemeliyim ki, ozamanlar pekte ilgimi çekmiyordu. 2006 senesinde ilk ’’gerçek’’ saatimi aldım. Tarih özellikli bir Omega Speedmaster idi. Hala daha koleksiyonumda ve iş görüşmeleri gibi ciddi buluşmalarda onu takmayı tercih ediyorum.
İki veya üç sene gibi bir süre beni tatmin etmişti, daha sonrasında Rolex markası ile tanıştım. Birgün bir müşterimin bileğinde Sea Dweller ref. 16600 gördüm; ’’İşte bu’’ dedirten bir saatti! O sene içinde ikinci el saatler satan bir mücevher dükkanına gittim ve kullanılmış tarih göstergeli bir Submariner ref.16610 aldım. Muazzam duygular içindeydim!
Malesef 2009 yılında R-L-X.de forumuna üye olmuştum, çok büyük bir hataydı. Her biri birbirinden güzel onlarca Rolex vardı. Submariner’imi birkaç ay kullandıktan sonra bu saatin ’’İşte bu’’ olarak nitelendiremeyeceğim saat olduğuna karar verdim.
Akabinde onu bir arkadaşıma sattım ve bir Sea Dweller ref.16600 aldım. Bu saat hala koleksiyonumda ve ilk günkü gibi seviyorum. Tüm ’’tool-watch’’ temalı saatlerinde, tüm saatlerinde üzerinde yeri var benim için.
Zaman içerisinde Alman saat forumundaki koleksiyonerlerin eski vintage Rolex modellerine tutkulu bir şekilde yaklaşımlarını gözlemledim. İlk önceleri buna pek anlam veremiyordum. Nasıl oluyorda bu modası geçmiş, eski saatlere bu paraları veriyorlardı?
Nasıl olduğunu amınsamıyorum fakat ilk vintage saatimi edinmiştim. Benimle aynı doğum yılına sahip, kutulu ve sertifikalı bir ’’beyaz’’ 1680’idi. Daha önce sahip olduğum saatlerden çok farklı olduğunu bana ulaştığı andan itibaren anlamıştım. Etkileyici bir ’’karizması’’ vardı.
Bu noktada vintage saatlere olan ilginin nedenini anladım, gerçekten büyüleyici.Farklı patinalardaki indeksler, pleksi camın sıcaklığı ve güneş ışıklarının kadrana vurmasıyla oluşan ışık oyunları - Tek kelime ile ’’wow’’. Bu saatin benim için sonuncu saat olmuyacağının farkındaydım.
Koleksiyonundaki favori saatlerini bizimle paylaşırmısın ?
Mütevazi koleksiyonumdan birini favorim olarak nitelendirmek benim için gerçektende zor. Hepsini çok seviyorum, ve tabiki hepsinide takıyorum. Saatlerini yatırım amaçlı alıp, banka kasalarında saklayıp kullanmayan koleksiyonerlere fazla anlam veremiyorum. Bu saatleri kullanmak gerçektende çok keyif verici.
Koleksiyonumda özel olduğunu düşündüğüm bir model var. Güneş ışıklarına her maruz kalışında etrafa sihrini saçıyor, parıldıyor. Özellikle açık güneşli havalarda; Rolex Gmt-Master ref.1675 ’’Gilt-Kadran’’.
Senin için bu saati özel ve önemli yapan nedir?
Gmt 1675’lerin daha önceleri beni yansıttığını düşünmüyordum. Çok renkli ve dikkat çekici buluyordum fakat sonrasında fikrim değişti. Bana Mark-4 kadranlı bir 1675 Gmt teklif edildiğinde saati satın aldım ve severek kullandım.
Tam o sırada bu özel referans hakkında araştırmaya koyuldum. Bulabildiğim tüm bilgileri adeta bir sünger gibi absorbe ettim. Şu günlerdeki favori referansım diyebilirim, 1675’leri seviyorum. ’’GMT’ye tutkuluyum’’.
Daha sonrasında Alman saat forumunda özel bir ’’gilt-kadran’’ modelini gördüm ve bu saatin sahibi tarafından yüklenen tüm fotoğraflarını indirdim. Tekrardan ’’İşte bu’’ dediğimi duyar gibiydim. Gelip geçmiş en iyi 1675’ti benim için.
Fotoğraflarını telefonumda uzunca bir süre sakladım ve her fırsatta bakıyordum. Bir gün şuanda yakın arkadaş olduğum bir koleksiyoner bana whatsapp mesaj programı üzerinden ’’gilt’’ kadranlı bir 1675 almak isteyip istemeyeceğimi sordu. ’’İşte bu’’ dediğim saatin sahibinin arkadaşı olduğunu biliyordum ve saatin telefonumda kayıtlı olan fotoğraflarından birini göndererek; Acaba bu saat mi? diye sordum. Bu sorumu 10’a yakın fotoğraf daha izledi, ’’Evet’’ cevabını almamla çok mutlu oldum ve saati aldım. Bir çok koleksiyoner ve bir çok saat arasından yolunu bulup bana gelen bu saati çok benimsedim. Buarada renkli bezeller ile oynamayı çok seviyorum, her farklı tondaki bezel bu saati farklı bir havaya büründürüyor.
Biraz bizlere bu saatin teknik ve horolojik detaylarından bahsedermisin?
1675 Gilt Kadran, seri numarası 1.29x.xxx - yani 100% gilt kadran aralığında üretilmiş bir seri numarasına sahip. 1565 (1560) mekanizması ’’non-hacking’’ saniyeli. (Saati ayarlama aşamasında saniye kolu, tepesi dışa çekildiğinde durmuyor)
Mega ’’Gloss’’ (parlak) kadran üzerine altın yaldızlı fontlar,
Lumelerinin tamamı yerinde, Herangibir solma veya hasarı yok,
Genellikle ’’Çamur Grisi’’ deri kayış ile kullansamda, sıklıkla 58 end-link’li 7206 Oyster bileziği ile takıyorum.
Benim için bu saati özel yapan özellik üzerinde büyüteç ’’cyclops’’ barındırmıyan T-38 dome kristali. Benim tercihim üzerine takılan bu cam saate dengeli ve temiz bir görüntü veriyor. Ayrıca parlak kadran üzerindeki altın yaldızlı fontları optik olarak en iyi gösteren cam.
Çoğu zaman derin mavi/gül kurusu tonlarındaki mega kalın fontlu bezel ile kullansamda diğer tonlardaki bezellerimlede uyumlu oluyor.
Bizlere zaman ayırdığın ve saat serüvenini paylaştığın için sana teşekkür ederiz Sebastian. Senin koleksiyonuna bakarak rafine ve zevkle seçilmiş saatlerin olduğunu gözlemliyorum. Özellikle bu modelin koleksiyonundaki diğerlerinden daha erken yıllarda üretilmiş olmasıyla (üretim yılı; 1966 - 50 yaşında) vintage Rolex ’’altın’’ çağının nekadar etkileyici olduğunu hatırlattığından ötürü senin için özel bir yeri olduğunu düşünüyorum. Kısa zamanda koleksiyonundaki diğer saatleride konuşmak dileği ile, kendine iyi bak.