Manyetik ortamlara dayanıklılık özelliği ile Fizikçi Saati lakabının da sahibi olan Rolex Milgauss’un ilginç hikâyesi sizlerle...
1950’li yılların Rolex tarihçesinde yeri ayrı idi. Birçok deneysel ve yenilikçi teknolojinin ve saat modelinin tanıtıldığı zamanlar, aslında sadece Rolex’in tarihine değil, tüm saat endüstrisinin kaderine yön verdi. Yıllar içinde değişen ve gelişen modellerin birçoğu, Rolex’in açtığı yoldan ilerleme ve hatta Rolex’e yetişme çabası içine girdi.
Rolex, her zaman profesyonellikle beraber anılan markalardan biri oldu. Gerçek profesyonellerin hizmetine sunulmak üzere geliştirdiği modeller için alanında en yetkin kurumlarla ve insanlarla birlikte çalıştı. Tıpkı Pan-Am havayollarıyla beraber geliştirilen GMT-Master veya COMEX dalgıçlarının kullanımına sunulan Sea Dweller’ modelleri gibi. Milgauss ise bilim aşkıyla yanıp tutuşan insanların, CERN mühendislerinin zorlayıcı çalışma koşulları için geliştirilmişti. Günümüzde büyük Hadron çarpıştırıcısıyla deneylerin yapıldığı CERN, zamanında 1000 Gauss’luk manyetik akıya dayanıklı Rolex saatinin geliştirme aşamalarına da ev sahipliği yapmıştı.
Johann Carl Friedrich Gauss, Alman matematikçi, astronom, fizikçi ve coğrafyacı, aynı zamanda manyetik alan şiddet birimi olan Gauss’un da isim babası. Mille ise Fransızca bin (1000) anlamına geliyor. Yalnızca yaratıcı değil, aynı zamanda saygınlık ve de hayranlık uyandırıcı bir isim, değil mi? İlk Milgauss, Ref. 6543, 38mm çapında paslanmaz çelik kasaya ve günümüz için dahi tuhaf sayılabilecek 19,5mm’lik boynuz aralığında sahip bir modeldi. Submariner’dan alınan dalgıç tipi bezel ve Caliber 1030 mekanizmanın modifiye edilmesiyle hazırlanan Caliber 1080 ile donatılmış enteresan bir saatti. Ref. 6543 modeline baktığınızda dikkatinizi çekecek ilk detaylardan biri kesinlikle kadran deseni olacaktır. Kırmızı Milgauss yazısı, 3,6 ve 9 indesklerinde yer alan oklar da yine, Rolex için, sıra dışı sayılabilecek özelliklerden yalnızca birkaçı. İnanılanın aksine kadran deseninin anti-manyetik özellikle bir bağlantısı bulunmamakta. Saate bu özelliği kavuşturan temek ögeyi ise kadranı sarmalayan yumuşak demir kafes oluşturuyor.
İlk Çıkan Rolex Milgauss Modeli - 1956
Bir sonraki modele, Ref. 6541, geçtiğimizde bizleri küçük ama oldukça etkili bir detay karşılıyor: şimşek şeklinde saniye kolu. 1957 yılında tanıtılan Ref. 6541 modelinden oldukça az sayıda, yaklaşık 200 adet üretildi. 38mm’lik paslanmaz çelik kasa, değişen arka kapak ve Faraday kafesi tasarımı sebebiyle biraz daha incelmişti. Boynuz genişliği ise 20mm’ye çıkarılmıştı. Mekanizma kısmında Caliber 1080’in kullanımına devam ediliyordu. Bezelde ise 1’den 5’e kadar sıralanmış numaralar yer alıyordu.
1960 yılına gelindiğinde, ilk modelin piyasaya sürülmesinin ardından Rolex için oldukça kısa sayılabilecek bir süre geçmesine rağmen, ikinci nesil Milgauss, Ref. 1019 tanıtıldı. İşin ilginç yanı, Rolex bu modelin üretimine 1989 yılına kadar devam etti. 38mm’lik paslanmaz çelik kasa içine yerleştirilmiş Faraday kafesi ve Caliber 1580 ile donatılan saatler, görsel ve teknik birçok değişime ev sahipliği yapıyordu. Şimşek saniye kolu gitmişti ancak yerine ucunda kırmızı bir ok bulunan kol ve başka hiçbir koleksiyonda yer almayan akrep-yelkovan ikilisi gelmişti.
Ref. 1019 modeli, üretim hayatı boyunca türlü güncellemelere maruz kaldı. Değişen kollar, siyah ve gri kadranda değişen fontlar ve daha niceleri... Bu konuyla ilgili en enteresan detaylardan biri ise gri renkli kadranlarda karanlıkta görünürlüğü artıran herhangi fosforlu bir malzeme kullanılmamasıydı. O yıllarda karanlıkta görünürlük radyoaktif trityum ile sağlanıyordu ve bu maddenin CERN’de gerçekleştirilen deneyler esnasında kullanılan hassas cihazların çalışmasına etki edebileceği düşünülmüştü.
1989’dan sonra derin bir uykuya dalan Milgauss, nihayet 2007 yılında, koleksiyonun kuruluşunun 50. yıl dönümünde hayata gözlerini yeniden açtı. Birinci ve ikinci jenerasyondan birçok tasarım detayının harmanlandığı son seride 40mm çapında paslanmaz çelik kasaya, 100 metrelik su geçirmezlik değerine siyah ve beyaz kadran seçeneklerine yer verildi. Yeni saatte kullanılan otomatik Caliber 3131 zaten Parachrom Blu kıl zembereği ile anti-manyetik özelliğe sahipti ancak Rolex bununla yetinmedi ve Milgauss’ın mimarisinde yer alan Faraday kafesini tekrar kullandı. Bu sayede yeni Milgauss, lanse edilen 1000 Gauss’luk değerden daha yüksek bir manyetik akıya dayanabilecek yapıya sahip oldu.
Rolex meraklılarını en çok mutlu eden detay ise şüphesiz şimşek formlu saniye kolunun geri gelmesiydi. İlginç bezeller ise yerini dümdüz bir bezele bırakmıştı. 2007 yılında tanıtılan serinin en özel modeli ise yeşil renkli safir kristal camlı 116400GV’ydi. Yeşil renk, daha önce yine 50. yılını kutlayan Submariner koleksiyonunun özel modelinde kendine yer bulmuştu. Son olarak, 2014 yılında koleksiyona mavi kadranlı ve yine yeşil camlı model eklendi.
Milgauss müdavimleri için ana akımlardan etkilenmeden alışveriş yapan, bilinçli tüketiciler yakıştırmasını yapmakta hiçbir sakınca görmüyorum. Submariner, GMT-Master veya Daytona’nın ezici popülariteleriyle yoluna devam edenleri gördükçe Milgauss hayranlarına daha büyük bir sempatiyle yaklaşıyorum. Öte yandan Rolex’in Milgauss’a özgü tutunduğu aşırı muhafazakâr tavrın meyvesini ne zaman ve nasıl alacağımız sorusu da kafamı kurcalamaya devam ediyor. Bakalım 2020’lerde yeni bir Milgauss ile karşılaşacak mıyız?