Saatlerde Fosforun Hikâyesi

Saatlerde Fosforun Hikâyesi

horobox_amblem.png

Günümüzde hemen her marka ve model saatte rastlayabileceğimiz bir özellik olan fosforlu kollar ve indeksler (hatta bazen kadranın tamamı) eminim hepimizin hem hoşuna gidiyor hem de işine yarıyor. Geçmişi 1900ler’in başına dayanan bu kullanışlı özelliğin tarihi ise ilginç olaylarla dolu.

Karanlık ortamlarda saatin net ve hızlı bir şekilde okunabilmesi gereksinimi neredeyse saatçiliğin tarihi kadar eski. Bu konudaki ilk elle tutulur çözüm ise saat dünyasının nevi şahsına münhasır markası Officine Panerai’den gelir. 20. Yüzyılın başlarında İtalyan Donanması için saat üreten Panerai, o dönem markanın başında olan Guido Panerai tarafından geliştirilen özel bir karışım sayesinde saatlerin kollarının ve indekslerinin karanlık ortamlarda parlamasını sağlar. Radyum bromit ve çinko sülfür karışımından elde edilen bu madde Officine Panerai’in efsane modeli Radiomir’e de adını verir.

guido-panerai.jpg

Guido Panerai

Bu buluşun üzerinden çok geçmeden yeni bir madde saat kadranlarında fosfor efekti yaratabilmek adına kullanılmaya başlar. Trityum denilen bu radyo-aktif malzeme herhangi bir ışık kaynağı tarafından şarj olmaya ihtiyaç duymamasından ve güçlü parlaklığından dolayı kısa zamanda benimsenir. Hatta maddenin ışıltısı o kadar güçlüdür ki, 1930lu yıllarda cilt kremi, diş macunu gibi ürünlerde bile kullanılmaya başlanır. Ancak Trityum’un radyoaktif özelliğinin insan sağlığına zararlarının ortaya çıkması fazla uzun sürmez. İlk belirtiler saat kadranlarını boyamakla görevli genç kızlarda görülür. Boyama yapmak için kullandıkları fırçaların ucunu sivriltebilmek için sürekli ağızlarına sokan kızlar kısa zaman sonra diş kaybı, ağız tümörü ve çene kemiği erimesine kadar çeşitli hastalıkların pençesine düşer ve hepsi genç yaşta hayata gözlerini yumar. Bu gelişmenin ardından Trityum kullanımına dair ciddi kısıtlamalar getirilir. Ancak bu maddenin kullanımı tamamen ortadan kalkmaz.

radium-girls-1.jpg

İnsan sağlığına zarar vermeyecek miktara indirilen Trityum kullanımı, modern alternatif malzemelerin bulunmasına kadar devam eder. Çoğu vintage saatin kadranında rastladığımız T< 25 ibaresi, kadran ve kollarda kullanılan Trityum miktarının insan sağlığına zarar vermeyecek şekilde 25 miliküri’nin altında tatbik edildiğine işaret eder. Bir yandan bu kontrollü kullanım devam ederken bir yandan da alternatif malzeme arayışı sürer.

rolex-tritium.jpg

SWISS T < 25 Indicates - Rolex Submariner 1987 - Photo:bernardwatch

Bu arayışa en sağlıklı cevap, “Photo-luminescent” yani bir ışık kaynağından kendini şarj edip karanlık ortamlarda belli bir süre ışık yayabilen malzemeler ile gelir. Fosfor özellikli renk pigmentleri içeren bu malzeme insan sağlığı için herhangi bir tehdit değildir, ancak Trityum’dan farklı olarak ışımak için öncelikle belli bir süre harici bir ışık kaynağına maruz kalması gerekmektedir. Ayrıca ışıma süresi de yine belli bir süreyi kapsamaktadır. Günümüzde saat endüstrisini bu konuda domine eden SuperLuminova, bu malzeme türünün en gelişmiş örneklerini sunmaktadır. Bunun yanı sıra Rolex’in kendisine patentli Chromalight fosfor malzemesi de bu yeni nesil ürünler içerisinde oldukça başarılı bir örnek olarak karşımıza çıkmaktadır.

rctritec-1.jpg

Ball ve Luminox gibi bazı markalar ürettikleri saatlerin kadranlarında ihtiyaç duyulan fosfor özelliğini verebilmek için hala Trityum kullanmaktadır. Ancak bu markaların modellerinde Trityum gaz halinde ve kalın cam tüpler içerisinde kadranlara yerleştirilir. Bu kullanım şekli sayesinde insan sağlığına verilmesi muhtemel zararların önüne geçen markalar, aynı zamanda kendi karakteristik fosforlu kadranlarına da sahip olur. Trityum radyoaktif bir madde olduğundan ışıma özelliği zaman içerisinde azalır ve belli bir süre sonra tamamen yok olur, ancak Ball ve Luminox’un kullandığı teknikte bu süre oldukça uzundur.

ball-watch-tritium-hands.jpg

BALL Watch Engineer II Green Berets

Teknoloji bu konuda saat endüstrisine gelecekte ne gibi katkılar sağlar şimdiden tahmin etmek zor, ancak geçmişte yaşanan kötü tecrübelerin bir daha gerçekleşme şansı olmayacağından eminiz.