Kurt KLAUS
Kendisiyle tanışma şansını 3 yıl önce IWC’nin İstanbul’da organize ettiği workshop etkinliği sırasında yakalamıştım. Kurt Klaus’un bu ziyareti kısa olmasına rağmen çok ses getirmişti.
Etkinlik çerçevesinde Portuguiser cep saatlerinde kullanılan 98200 referanslı kalibrenin belirli parçalarını beraber söküp takmıştık. Bu tecrübe sırasında bir saat ustasının ne kadar dikkatli ve sabırlı olması gerektiğine bir kez daha emin olmuştum.
Mekanik saatçiliğin efsanelerinden sayılan, başarıları ve buluşları ile saatçilik dünyasına yön veren bu büyük usta, gece boyunca sergilediği mütevazı ve dostane tavırları ile hepimizi kendisine hayran bırakmasının yanı sıra bitmeyen enerjisi ve keyifli sohbeti ile de beraber olduğumuz akşam yemeğini bizler için unutulmaz bir tecrübeye çevirmişti.
Büyük ustanın Türkiye’yi tekrar ziyareti edeceğini duyunca hemen IWC yetkilileriyle temasa geçtik ve röportaj talebinde bulunduk. Gelen olumlu yanıtın ardından markanın kısa süre önce yenilenen Nişantaşı’ndaki butiğinde efsane isimle tekrar bir araya gelme ayrıcalığını yaşadık.
İlk sorumuz yıllarını verdiği ve ismiyle adeta bütünleşen markanın yenilikleri hakkındaydı:
- IWC uzun süredir koleksiyona yeni bir seri eklemiyor. Tüm yenilikler mevcut 6 seriye eklenen yeni modellerin yanı sıra teknik ve görsel değişiklikler ile yapılıyor. IWC’den yakın gelecekte koleksiyona yeni bir seri eklentisi gelebilir mi?
- Yönetimin nasıl bir karar alacağını tabi ki bilemiyorum ama IWC’nin geleneklerine bağlı bir marka olduğunu söyleyebilirim. Tarihi çok eskilere dayanan markanın ilk serisi olan Portuguiser’in 75. Yılını kutluyoruz. Tüm serilerin geçmişi çok eskilere dayanıyor. Pilot saatleri 1936, Ingenieur 1955, Aquatimer 1967. En yeni diyebileceğimiz Portofino bile 30 yıllık bir geçmişe sahip. Son dönemde tanıtılan yeni Portofino serisinde bayanlara yönelik modellerin yanı sıra farklı komplikasyonlar da var. Tarihine bu kadar bağlı bir markadan beklenecek yeniliklerin bu yönde olması gerektiğini düşünüyorum.
- Her yıl yapılan fuarlar saat severler için ayrı bir heyecan kaynağı oluyor. Buna rağmen son dönemde bazı markalar bu tarz organizasyonlar yerine kendi seçtikleri zamanlarda yeni model tanıtımı yapacaklarını açıklamaya başladılar. Sizin saat fuarları hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?
- Eskiden fuarlar bizler için çok farklı anlam taşırdı. Fuarların öncesinde ciddi bir gizlilik hakimdi. Bir hafta kalana kadar bile çıkacak modeller sır gibi saklanırdı. Şimdi ise durum farklı. Birden fazla fuar var ve eskisi kadar gizlilik hakim değil. Birçok markanın aynı ortamda yeni koleksiyonlarını tanıtıyor olması bence güzel bir şey. Fuarlar süresince tüm gözler saatçilik dünyasına çevriliyor. Limitli ve özel modeller tanıtılıyor. Fuarların gelişerek devam edeceğine inanıyorum.
- İsviçre saatçiliğinin 1970’ler de yaşadığı Quartz saat krizini hepimiz hatırlıyoruz. Son dönemde ise gelişen bir Akıllı Saat trendi var ki bazı önemli İsviçre markaları da benzer modeller geliştirip piyasaya tanıtmaya başladı. Size göre bu akım İsviçre saatçiliği için 1970’ler de yaşanana benzer bir tehlike oluşturuyor mu?
- Mekanik saatler ile Akıllı saatler birbirinden tamamen ayrı iki ürün. Birbirleri ile kıyaslanması mümkün değil. 1970 ler de yaşanan kriz ise farklı idi. Bizler ürettiğimiz kalibrelerin zamanı en doğru ve hassas şekilde göstermesi için büyük bir yarış içerisindeydik. O dönemde ise pille çalışan bir mekanizma ile saatleri daha hassas hale getirmişlerdi. Akıllı saatlerin mekanik saatlere bir alternatif olacağını düşünmüyorum. Hatta yakın zamanda bir bilekte prestij ürünü olan mekanik diğerinde ise akıllı saatleri görmeye başlayabiliriz.
Kendinize akıllı saat alacak mısınız diye sorduğumuzda ise büyük usta gülümsüyor:
- Ben akıllı telefon kullanıyorum. Whatsapp, takvim ve kamera gibi birçok faydalı özelliği işime yarıyor ve gün içerisinde bana kolaylık sağlıyor. Açıkçası böyle bir cihaza herkesin olduğu gibi benim de ihtiyacım var. Kişisel olarak akıllı saatten daha kullanışlı olduğunu düşünüyorum.
- Bugüne kadar hiçbir şekilde üretilmemiş bir komplikasyon yapabilseydiniz bu ne olurdu?
- Mekanik saatçiliğin tarihi çok eskilere dayanıyor. Her komplikasyonun ortaya çıkması için uzun süren çalışmalar yapılmış. Yeni bir komplikasyon icat etmek pek mümkün olmasa gerek. Son dönemlerde yapılan bütün çalışmalar mevcut olanları geliştirmek üzere yapılıyor. Mesela tourbillon çok uzun seneler önce bulunmuş olmasına rağmen bugün hala geliştiriliyor. 1985’de yaptığım perpetual calender de ilk olmayıp çok eskiden icat edilmiş bir komplikasyonun geliştirilmiş haliydi. zaman içerisinde o kalibre de geliştirildi.
IWC bünyesindeki genç arkadaşlarımız hep bu geliştirmeler üzerinde çalışıyorlar. Hatta firma bünyesinde “Endüstriyelleştirme” departmanımız var. Bu bölüm sürekli mevcut değerleri günümüzün şartlarına ve endüstriyel normlara uydurmak için büyük bir çaba sarfediyorlar.
- Yüksek teknoloji ürünü materyallerin saat kasalarında kullanımı gittikçe sıklaşıyor. IWC’nin de benzer çalışmalarına şahit oluyoruz. Bu trend size göre devam edecek mi ve bu materyallerden yapılmış saatlerin gelecekte değerleneceğini düşünüyor musunuz?
- IWC’nin bu akımının öncülerinden olduğunu söyleyebilirim. Tam anlamıyla bir iş ortaklığı olmasa da AMG ile ortak çalışmalarımız oluyor. Birçok Mercedes’in konsolunda IWC saatlerini görmek mümkün. Özellikle onlarla yaptığımız projelerde farklı materyaller önce çıkıyor. Seramiğin yanı sıra karbon, alüminyum ve hatta son dönemde pek bilinmeyen boron karbide bile saat kasalarında kullanıldı.
Bunun yanı sıra bu tarz teknolojik materyaller aslında kalibrelerde kullanılmaya başladı ki bence çok daha önemli bir gelişme. Sürtünmeyi azaltmak, daha hassas sonuçlar elde edebilmek için kalibrelerin farklı bölümlerinde değişik materyaller kullanılıyor. Teknoloji ilerledikçe gelecekte de buna benzer çalışmalar devam edecektir.
- Saat severlere koleksiyonlarına eklemeleri için bir tek model tavsiye edecek olsanız bu hangisi olurdu?
- Portuguiser Perpetual Calender Single Moon Phase. Her açıdan mükemmel diyebileceğimiz bir model. Double moon phase olan da gayet başarılı ama diğerinin yeri bence ayrı.
Sayın Klaus’a son sorumuz ise efsanevi kalibresi hakkında :
- 1985 yılındaki kalibre ile bugün kullanılan arasında ne gibi farklar var ?
- Aslında işlevsel olarak hiçbir fark yok. 1985 yılındaki ilk versiyon ne işe yarıyorsa bugünkü de aynı işi yapıyor. İlk versiyonda olan 4 haneli yıl göstergesi güncel versiyonda da var ama sadece biraz büyütülmüş. Buna benzer birçok teknik geliştirme yapıldı ve yapılmaya da devam edecek. Daha önce de söylediğim gibi genç arkadaşlarımız sadece bu tarz teknik geliştirmeler üzerinde çalışıyorlar ve tüm detayları endüstriyel hale getirme çabasındalar.
Büyük usta ile sohbetimizin sonuna geliyoruz. Kendisine teşekkür ediyor ve günün hatırasına IWC koleksiyon kataloğuna bir imzasını rica ediyoruz.
80 yaşını aşmış değerli büyüğümüzün dinamik kişiliği ve markaya olan bağlılığı bizleri gerçekten çok etkiledi. Ülkemize bir sonraki ziyareti için de yine bir röportaj sözü aldık.
Umarım bu kez 3 yıl beklemek zorunda kalmayız.
