Saatlere dair en ilgi çekici ve uzun soluklu yenilik nedir derseniz, “siyahlaştırılmış” kasalar kesinlikle alacağınız cevaplar arasında olacaktır.
Siyah rengin, paslanmaz çelik ve altın hegemonyasında varlığını sürdüren saat kasalarına ilk uygulanışının üzerinden henüz çok zaman geçmedi. Yüksek teknolojinin saat dünyasına entegre edilmesiyle hayatımıza giren siyah kasalı saatler yalnızca kozmetik değil, aynı zamanda işlevsel özellikleriyle de ön plana çıkıyorlar. Azımsanmayacak büyüklükte bir hayran kitlesine sahip siyah saat türlerini incelemeye hazır mısınız?
İlk olarak sıklıkla karşımıza çıkan PVD’den başlayalım. Physical Vapor Deposition (Fiziksel Buhar Biriktirme) kelimelerinin baş harflerini alan kaplama yöntemi yalnızca saatlerde değil, birçok metal üründe kendine yer buluyor. PVD kaplama, titanyum başta olmak üzere, karbon, azot, zirkonyum veya farklı elementleri içeren bileşikler, yüksek sıcaklık ve basınç değerlerine ulaştırıldıktan sonra kaplanacak yüzeyin üzerinde yoğunlaştırılarak veya yüksek enerjili iyonlar halinde buharlaştırılıp yüzeye sıçratılarak uygulanması şeklinde gerçekleşiyor. Bu sayede kasaların yüzey sertliği olağanüstü derecede artırılmış oluyor. PVD ancak mikron düzeyinde bir kalınlığa sahip olduğundan yüzeyde gözle görülür bir deformasyon yaratmıyor. Ancak her ne kadar yüzeyde sert bir tabaka oluşturmuş olsa da yeterince güçlü bir darbe bu kaplamaya zarar verebiliyor. Bu durumda alttan çıplak metal ortaya çıkıyor ve PVD kaplı olmayan bir saate kıyasla daha da yıpranmış bir görünüm oluşuyor.
İkinci sırada Diamond Like Carbon yani DLC bizleri karşılıyor. Daha maliyetli ancak daha yüksek dayanıma sahip bu kaplama çeşidi, karbon atomlarının atomik düzeydeki özel dizilimiyle elmas benzeri yapıya kavuşup, yüksek yüzey sertlik değerlerine sahip olmasıyla sektörde kendine yer buluyor. DLC aslında özel bir PVD türü. Nano kompozit kaplamanın yüzeye kazandırdığı sağlamlık ve korozyona karşı dayanaklılık gibi özellikler, bu kaplama türünün popülaritesini arttırmaya yetiyor. Bir diğer DLC türü olan ADLC, yani Amorphous Diamond Like Carbon, ise Cartier tarafından geliştirilmiş özel bir tür. Pürüzsüz, parmak izi tutmama konusunda bir hayli başarılı ve DLC’ye kıyasla daha da sağlam bir çeşit olduğu iddia ediliyor.
PVD, sektörde birçok marka tarafından sahiplenilmiş durumda ve türlü türlü ticari isimlerle pazarlanmakta. Urwerk tarafından geliştirilen AlTiN, Alüminyum Titanyum Nitrit veya Tudor için geliştirilen TiC, Titanyum Karbür gibi. Temelde hepsi aynı yöntemle geliştirilmiş, birbirlerine göre bazı artıları ve eksileri olan kaplamalar.
Kaplamalardan sonra sıklıkla başvurulan yöntemlerin başında, direkt kullanılan malzemeyi değiştirmek geliyor. Yaklaşık 30 yıl önce, IWC’nin DaVinci koleksiyonuyla hayatımıza giren seramik de tam olarak bu amaca hizmet eden özel bir malzeme. Oksit, nitrit veya karbür temelli üretilen seramik parçalar olağanüstü sertlik değerleriyle yıllarca yeni görüntüsünü koruyabilen saatlerin üretimine olanak sağlıyorlar. PVD gibi malzemenin yalnızca yüzeyi değil, tamamı seramik olduğundan herhangi bir deformasyon sorunuyla da karşılaşılmıyor. Burada oluşması muhtemel yegane sorun ise, malzemenin en güçlü yanının getirdiği bir dezavantajdan kaynaklanıyor. Aşırı sert malzeme, beraberinde kırılganlığı da getiriyor. Haliyle seramik saatiniz kolay kolay çizilmiyor ancak sert bir cisimle ve uygun kuvvetle/açıyla karşılaşırsa kırılabiliyor.
Üzülmeyin, bir alternatifiniz daha var; karbon fiber. Bu yüksek teknolojiyle üretilen kompozit malzeme, düşük ağırlık ve darbelere karşı yüksek dayanıklılık gibi bir arada bulunması güç durumları bünyesinde toplayabiliyor. Epoksi ile birleştirilerek yüksek sıcaklık ve basınç altında şekillendirilen karbon fiberden, dövme yöntemiyle fırınlarda pişirilerek şekil verilen karbon fiber filamentlerine dek çeşit çeşit üretim yöntemine sahip mucize malzeme, egzotik saat üreticilerinin olmazsa olmazlarından biri haline gelmiş durumda. Özellikle hafifliğin önem kazandığı bir tasarıma imza atmak istiyorsanız, karbon fiber ve türevleri sizin için biçilmiş kaftan olabilir.
Siyahın cazibesine karşı koymak oldukça güç... Eminim, geleneksel saatlerden vazgeçemeyen tutkunların dahi aklının bir köşesinde siyah bir saat mutlaka vardır. Geriye ne mi kalıyor? O kısmı da sizlere bırakıyoruz...