Bugün markaları, modelleri ya da özellikleri değil, formları ve şekiller konuşacağız. Saat dünyasının emin adımlarla yükselen yıldızı, daha doğrusu şekli, “Tonneau” mercek altında.
Tonneau, Fransızca fıçı demek... Louis Cartier'in horoloji dünyasına sunduğu en büyük hediyelerden biri aynı zamanda. Tıpkı kare formlu Santos ya da dikdörtgen Tank ve hatta Salvador Dali tablosundan fırlamışçasına beliren Crash serisi gibi. Tonneau, bileğin doğal kavisine uyumlu, konforlu ve şık bir saat arayışında olan Cartier'in tüm isteklerine cevap verecek bir formdu. Eminim, kendisi o yıllarda ne denli çarpıcı bir işe imza attığının farkında değildi.
Cartier'in Tonneau'sundan yalnızca altı sene sonra bir başka dev, Vacheron Constantin, 1912 yılında fıçı formlu saatiyle çıkageldi. Gelişen saat dünyasının aykırı tasarımı fıçı, geleceği ve yeniliği temsil ediyordu. Yuvarlak formlar artık geçmişe ait deniliyordu.
Tam olarak böyle oldu diyemeyiz ancak fıçı kasa formunun kendine fazlasıyla güçlü bir yer bulduğu kesin. Günümüz saat dünyasında birçok marka koleksiyonlarında bu tasarımlı saatlere yer veriyor. Üstelik son derece şık kategorilerden, gayet sportif modellere dek hemen hemen her tarza uyum sağlayabilen bir esnekliğe sahip fıçı kasalar.
Franck Müller'in, modern fıçı saatler akımının öncülerinden biri olduğunu asla inkar edemeyiz. Bir dönem kafamızı nereye çevirsek görmekten kaçamadığımız bu saatler, sıra dışı çizgilere ve şık çizgilerin kalın hatlarla birleştirildiği detaylara sahiplerdi. Bugün Vacheron Constantin halen Malte koleksiyonunda fıçı formlu saatlere yer veriyor. Elbette, formun yaratıcısı Cartier'e değinmeden geçemeyiz. Prive koleksiyonu içinde konumlandırılan Tonneau modeli, gururlu duruşunu sade çizgileriyle perçinliyor. Hublot, sportif modelleriyle öne çıkan İsviçreli marka, fıçı formlu saatlere koleksiyonunda yer veriyor. Spirit of Big Bang serisinde komplikasyonlarla bezenmiş ve alternatif materyallerle üretilmiş saatler bulunuyor. Chopard, Longines, Tissot ve daha niceleri. Birçok marka modern koleksiyonlarında fıçı kasalı saatlere yer vermeye devam ediyor.
Öyle bir marka var ki, günümüz yüksek saatçilik dünyasında fıçı kasayı adeta yeniden keşfeden, bu formu imzası olarak taşıyan bir isim. Elbette Richard Mille'den bahsediyorum. Richard şöyle diyor: “Bir gece, uyuyamadığım bir zamanda aklıma geldi. İnsan bileğine tam oturacak, belli bir organik duygusallığa sahip ama aynı zamanda performans ve teknik tutkumu ifade eden bir form yaratmaya çalışıyordum. Bir otel banyosuna gittim, bir kalıp sabunu çözdüm ve bıçakla oymaya başladım. Bu sabunu eve geri götürdüm. Sonunda kırıldı ve bir karton prototip yarattım. İşte doğuş buydu." Fıçı kasadan böyle aşkla bahseden birini daha bulmak zor olacaktır.
Ne yuvarlak hatların sıradanlığına sahip, ne de köşelerin fazla keskin yapısına. Bileğin doğal kavisiyle mükemmel bir uyum içerisinde, bilek çapınızdan ve şeklinizden bağımsız her zaman konforlu hissettirebiliyor. Üstelik son derece karakteristik bir duruş da sergiliyor. Kim bilir belki de sıradaki saatiniz fıçı formlu bir kasaya sahip olur.
