’’Vintasso Straps’’ Danimarka
Bu haftaki sohbetimiz Danimarka’dan bağımsız bir deri saat kayışı üreticisi olan ’’Vintasso’’ ile. Markayla yaklaşık 2 sene önce, ROLEX Ref.1675 GMT Master saatime uygun olabilecek bir deri kayış ararken tanıştım. Kayışı ilk aldığım zamanki rengi ve aradan geçen zaman içerisinde büründüğü tonlar beni epeyce etkiledi. Hatta ’’ adeta yaşıyor.. ’’ demek istiyorum. Sanatının detaylarını daha iyi anlayabilmek için kendisiyle bir söyleşi ayarladım.
- Merhaba Kenneth, Bize biraz kendinden bahseder misin?
Selam, adım Kenneth Rueskov Møller ve 34 yaşındayım. Danimarka’da küçük bir adada büyüdüm, şuanda Kopenhag’da yaşıyorum. Kendi başıma bir şeyler üretmeye küçük yaşlardan beri ilgiliydim. El yapımı eşsiz ürünlere hiçbir zaman sadece araç gereç muamelesi yapmadım. Bir insanın kişiliğini yansıtmasına yardımcı olan nesneler olarak baktım. Eğitimimi mekanik tasarımcı olarak tamamladım. Dolayısıyla bir ürünün üretim safhalarını ve kullanışlılığını kavrama konusunda donanımlıyım. Basit ve doğal tasarımları seviyorum. Bence deri ’’saf’’ olmalı. Kimyasallar kullanılarak renklendirilen derilerin timsah derisi yüzeyi gibi kabardıklarına şahit oldum. Tabi ki bu tarz hadiselerin tutkumun yok olmasına sebep olabileceğini düşünerek oldukça doğal çalışıyorum. Günümüzde doğal görünüm ve basitliğin yok olduğunu düşünüyorum. ’’Saflık’’ gitti ve ben kendimi ’’hilesiz’’ biri olarak tanımlıyorum.
- Saat kayışı üretimine nasıl merak saldın?
Vintage saatleri oldum olası sevmişimdir. Gençlik yıllarımda bitpazarlarına giderdim. Otomatik bir saat bulabilmek için her köşeyi, her tezgâhı allak bullak ettiğimi hatırlıyorum. O zamanlar az paralarla neler bulup alabildiğime şaşıyorum. Aldığım saatin camını parlatıp tekrar hayata döndürmek için sabırsızlıkla eve dönerdim. Seneler içinde saatlerle olan ilişkim daha da ciddileşti. Aldığım birçok saatin yeni kayışlara ihtiyacı vardı. Böylece kendi saat kayışlarımı yapmaya başladım. İlk denemelerim tatmin edici değildi fakat kendimi geliştirdim. Şimdileri ise toplu üretim ürünlerdense kendi yaptığım kayışları tercih ediyorum.
- Bizlere derinin saat kayışına dönüşme işlemini anlatır mısın? Sana deri hangi safhada geliyor?
Derilerimi Danimarkalı bir üreticiden alıyorum. Yüksek kalitede ürünler kullanıyorlar. Olabildiğince doğal olan ’’Anilin’’ deri kullanıyorum. Üzerindeki doğal hatlar ve bu hatların mükemmel olmayışı, her kayışı birbirinden farklı yapıyor. Vintasso kayışlar biraz zaman alan birkaç işlemden sonra doğru kıvama ulaşıyor. Öncelikle doğru ölçülerde kesiliyorlar. Sonrasında dikiş delikleri, toka delikleri ve kayışın bitiş yeri deliniyor. Makine dikişli ipliklerden daha dayanıklı olması açısından mumlanmış keten ip kullanıyorum.
Toka aparatı ve çelik yüzükler tek tek dikkatlice takılıp dikiliyor. Kayışın arkasına ısıtılarak ’’Vintasso Denmark’’ logosu mühürleniyor. Elde tıraşlanan deri pürüzsüz bir kıvama getiriliyor. Köşeleri düzeltildikten sonra deri kremi uygulanarak üzerindeki damarların belirginleşmesi sağlanıyor. Vintasso kayışları birkaç ay kullanıldıktan sonra deri açık ’’konyak’’ renginden derin koyu ’’vişne’’ rengine bürünüyor. Tabi ki kullanım koşullarına göre her kayış birbirinden farklı karakter kazanıyor. Hep derinin kırmızı şarap gibi olduğunu söylemişimdir. İyi bir kırmızı şarap zaman ile daha iyi bir kıvama gelir - aynı deride de olduğu gibi. Bu yüzden de Vintasso saat kayışlarının vintage saatler ile çok iyi uyuştuğunu düşünüyorum.
- Sadece saat kayışlarımı üretiyorsun? Üretimlerin hangi tür saatlere uyumlu?
’’Zulu’’ ve ’’Nato’’ türü kayışlar yapıyorum. Bence bu iki tür de klasik bir saate sert bir görüntü kazandırabiliyor. Nato türü kayışlar hemen hemen her tür saat ile kullanılır. Derisi daha ince ve 18mm gibi dar aralıklı İsviçre saatlerine bile takılabiliyor. Zulu türü kayışlar ise Panerai, Rolex Submariner dalış saatleri ve türevleri gibi ağır saatlerde daha iyi oluyor. Zulu’nun derisi Nato’ya nazaran biraz daha kalın. Bugünün saat standartlarından daha küçük ölçülerde üretilmiş eski saatlerimden bazılarında da test ettiğim üzere, Nato kayışların saatleri bilekte daha iri gösterdiğine şahit oldum. Örneğin; Hep küçük olduğunu düşündüğüm ’’Rolex Oyster Elegant Precision’’ saatimde gözlemlediğim üzere, Nato kayış ile birlikte bilekte daha maskülen bir görüntü elde ettim.
Deri ile birçok denemem oluyor, yakında web sitemdeki ürün çeşitliliğini de arttırmak istiyorum. Kısa süre içinde sunmak istediğim bir diğer ürün de ’’domuz derisi’’ saat bezi, gerçektende işe yarıyor.
- Koleksiyonunda veya yakında koleksiyonuna eklemek istediğin özel bir saat var mı?
Eminin birçok saat sever için ’’korkulacak’’ bir sorudur bu. Özel bir saat bulamadıklarından dolayı değil fakat sadece bir veya iki saatin favori olarak belirlenmesinin zor olduğundan. Bir baba çocuklarının hepsini sever, öyle değil mi? Yine de bazı tercihlerim var tabii ki.
Aslında ’’Rolex Submariner’’, ’’Omega’’ veya ’’Panerai’’ gibi markalar söyleyebilirim fakat benim için daha özel olan bir saati paylaşmak istiyorum. Gerçekten de çok beğendiğim Eterna Matic Super Kontiki. Bence kesinlikle hak ettiği değeri görmeyen bir saat. Mükemmel bir saatin ihtiyacı olan her şeyi barındırıyor. Thor Heyerdahls’ın Kontiki keşfi, saatin arka kapağındaki harika logo. 50’li yıllara dayanan hikâyesi, harika bir otomatik mekanizma ile saatin tasarımı ve hissiyatı olağanüstü. Kadran ve kollar çok iyi bir uyum içinde olduğu gibi farklı renk kombinasyonlarıyla da geliyor. Saniye kolunun estetikliğine bir bakar mısınız ve tabii ki cam üzerindeki küçük Eterna logosuna.. Bu saat hakkında saatlerce konuşabilirim, çünkü gerçekten de çok seviyorum.
Bizimle tutkunu paylaşıp, sorularımızı yanıtlamaya vakit ayırdığın için çok teşekkür ederiz Kenneth. Şu andan itibaren yeni işlerinden haberdar olabilmek adına web sitenin takipçisi olduğumu belirtmek isterim. Özveri ile büyüttüğün sanatına, markana ve sana en içten dileklerimi iletiyorum - Hoşçakal.
