Bu güzelliğe bakarken kim takıyor bu saatleri diye düşünmekten kendimi alamıyorum. Evet hanımlar, neredesiniz? Bu saati takan kadınlar gerçekten var mı yoksa biz onları sadece vitrinde görmeye devam mı edeceğiz? Bu tarz saatlerin etrafta az görünüyor olması ustasına da markaya da haksızlık. Az bulunmaları onları daha değerli yapıyor olabilir, butiklerde ulaşılabilir olmasına rağmen alması kolay olmayabilir, çok fazla günlük kullanıma hitap etmemesi de sebep olabilir ama yine de düşünmeden edemiyorum. Belki de kadınlar için saatleri ve saate olan ilgileri sandığımızdan daha sınırlı ve belli modeller, markalar arasında sıkışıp kalmış durumda. Belki erkekler saatler konusunda sandığımızın aksine bizim kadar sınırlandırılmış değiller.
Eminim lüks sayabileceğimiz saatleri alabilecek kadınların sayısı tahmin ettiğimizden fazladır ama kaçı bunun gibi mücevher saatleri tercih ediyor ondan emin değilim. Acaba instagram hesaplarında gösterdiğimiz gibi bir hayata aslında gerçekten sahip miyiz? Yoksa öyleymiş gibi yapmak daha mı ilgi çekici? Merak ediyorum, kaç tane sosyal medya fenomeni her gün taktığı onca farklı saate gerçekten sahip? Gerçekte olmayan bir ilgiyi mi öne çıkarma gayretindeyiz yoksa bu saatlere sahip olanların ilgisi bizim sandığımızdan farklı yerlerde mi?
Berries modeline bakalım. Bu saati anlatmaya gerek bile yok çünkü kendi kendini herhangi bir söze ihtiyaç duymadan çok güzel anlatabiliyor. Mücevherlerin dizilişi harikulade, kullanılan taşların cinsi, renkleri saate sofistike bir hava katıyorken bir kez daha aklımdan geçenlere engel olamıyorum; yeryüzünde bu saati almayı tercih edecek ve en azından bu saat kadar sofistike olan kaç kadın var?
Üzerindeki komplikasyonlardan tasarımda ve teknikte ne kadar ince düşünüldüğü anlaşılıyor. İtiraf etmek istemesem de her saat başında yelkovanın 60’dan 00’a nasıl atladığını anlamam birkaç saniyeyi buldu çünkü “jumping hour” hakkında bu saate bakana kadar hiçbir fikrim yoktu. Nasıl yapıldığını anladığımda böyle klasik bir saatte bu modern dokunuşun çok hoşuma gittiğini söyleyebilirim. Bu özellik saati sadece mücevher olmaktan çıkarıyor.
Birçok yerde saatlerini keyifle paylaşan, anlatan erkeklere rastlıyoruz. Berries gibi bir saati fark eden, beğenen, alan ve keyifle takan zevk sahibi bir kadını dinleme şansını ise hiç bulamıyoruz. Buna gerçekten üzülüyorum. Onca seçenek içinden neden bunu seçtiğini bilmek isterdim. Mesela bu modeli almadan önce mücevher saat mi almayı düşünmüştü, başka markaların modellerine baktı mı, hangilerine bakıp en son bunda karar kıldı? Konu kadınlar olduğunda saatleriyle ilgili fikirlerini duyamıyoruz. Bu erkeklerin dünyası olduğu için mi yoksa kadınlara sormak kimsenin aklına gelmediği için mi?
Marka elçilerini bu söylediklerimin dışında tutuyorum tabii. Onlar da konuşuyor ama kimse ne söylediklerini dinliyor mu merak ediyorum. Hepsi markaların ellerine tutuşturup ezberlettiği tekstleri okuyormuş gibi geliyor bana. Hiç temsil ettiği markanın saati hakkında konuşan bir marka elçisini dinlediniz mi? Ben maalesef bir kere dinleme şanssızlığına yakalandım. Bir saat markasının etkinliğinde Adriana Lima’nın kolundaki saati nasıl anlattığına denk geldim. Tanrım, onu dinlemek gerçekten çok utanç vericiydi çünkü konuyla hiç alakası olmadığı ve ezberden konuştuğu o kadar belliydi ki! O güzelliğe bu durum hiç yakışmadı…
Ne yapmamızı istiyorlar anlamadım ki. O kadar emek harcanan, birçok özelliği olan bu saatlere sadece erkeklerin Adriana’ya baktığı gibi bakmamızı mı?
Ben 50 bin dolarlık, pırlantalarla, safirlerle dolu bir Berries tasarımcısı olsaydım – “satıcı”demedim, tasarımcı dedim- benim tasarımımı almayı ve kullanmayı tercih etmiş insanların fikrini bilmek isterdim.
Bulgari Berries benim için sadece saat değil, bir sanat eseri. Bu saati almam için tek sebep onu böyle görüyor olmam olurdu. Bir sanat eserine, tabloya binlerce doları neden veriyor insanlar? Onlara hissettirdikleri için değil mi? Böylece onlarca harcanan para aynı zamanda onu yapana da daha fazlasını yaratması için cesaret verip heyecanlandırmıyor mu?
Bulgari Berries tarzındaki saatleri üzerinizde taşıyabileceğiniz birer sanat eseri olarak görüyorum ben. Zaten her şey nasıl baktığınızdan çok nasıl gördüğünüzle ilgili. Aynı sanat eserlerinde olduğu gibi, ya o tablo sizin için duvarda asılı bir resimden ibarettir ya da paradan çok zamanınızı, dikkatinizi harcadığınız belli bir görüşe ve kültüre ulaştığınız bir değerdir.