Elimizden gelen tek şey zamanı izlemek. Ona hükmedemiyoruz ancak takip edebiliyoruz, üstelik birbirinden özel ve güzel yöntemlerle. Sizce bu iş için son yılların en yenilikçi zaman makinesi kimden geldi?
Zaman. Ne büyülü bir kelime değil mi? Sözlük tanımı tam olarak şöyle; Akıp giden olayların tekrar eden gök olaylarına göre sıralanmasından doğan bir kavram. Güneş ve yıldızların öğlene göre açısal uzaklığına (saat açısına) karşılık bir ölçü.
Güneşe bakarak başlamış zamanı takip etme arzumuz. Belki de zorunluluğumuz desek daha doğru olacak. Herhalde geçen ve kalan zamana dair bilgi sahibi olmadan yaşamak pek mümkün olmasa gerek. İlkel aletlerle, gölgenin gücünü kullanarak hesaplamalar yapmışız. Zaman içinde, bolca gözlemle, bilimle, mühendislikle daha hassas yöntemler keşfetmişiz. Şu anda bileklerinizi süsleyen kol saatleri de bu gelişmelerin geldiği son noktayı gösteren mikro mekanik eserlerden yalnızca biri.
Saat denilince hepimizin aklına gelen şekil üç aşağı beş yukarı belli. Yuvarlak ya da köşeli fark etmez, hemen hemen hepsinde rastladığımız akrep-yelkovan ve muadili detaylarla zamanı takip edebiliyoruz. Piyasada satılan binlerce seçeneğe bakıp, neden hepsi birbirine bu kadar benziyor dediğiniz oluyor mu? Kesinlikle yalnız değilsiniz.
Önce, şu saat denilince aklımıza gelen imgeden başlayalım. Saatler ikiye ayrılır; Rolex ve diğerleri. Bu cümle bolca alay ve ironi içerse de haklılık payı da yok değil. Etrafınıza bir bakın, bir Rolex Submariner’a benzememek için elinden geleni yapan ancak bir noktada ona ait izler taşımaktan da kaçamayan onlarca markanın yüzlerce modeline rastlamak mümkün. İşin en hayranlık uyandırıcı kısmı ise Rolex’in bunu yarım asırdan daha önce başarmış olması. Kısaca, Rolex; kendi kategorisinde savaşan saatler için bir kilometre taşıdır desek abartmış olmayız. Yenilik dedin, yılların Rolex’ini önümüze getirdin demeyin. Yılların saatçilik endüstrisini ele alırsak, Rolex’in sektöre kazandırdığı tasarımlar, teknolojiler ve modeller yenilik değildir de nedir? Nereden geldiğimizi hatırladığımıza göre devam edebiliriz.
Şimdi gelelim modern zamanın yeniliklerine.
HYT; akışkanlar mekaniğinin, zaman makinelerinde hayat bulmuş hali kendine hayran bırakıyor. Dürüst olalım, kılcal borunun içinde, basınçla hareket eden renkli bir sıvının yardımıyla zamanı görmek dahiyane ve bir o kadar da etkileyici bir fikir. Yeniliğin kelime anlamı olabilecek kadar şaşırtıcı saatler yapıyor HYT.
Urwerk; modern zamanların en sıra dışı isimlerinden biri olabilir. Felix Baumgartner ve Martin Frei önderliğinde, son derece özel ve az sayıdaki müşterilerine hizmet veren marka; kendine has “uydu gösterimi” sayesinde yenilikçi markalar listesine adını yazdırıyor.
Apple Watch; bir mekanik saat tutkunu olarak Apple’nin saatini bu listeye yazdığıma inanamıyorum. Bir Türk atasözü der ki; bükemediğin bileği öpeceksin. İşte, Apple’nin de tüm saat sektörüne yaptırdığı tam olarak bu. Ne ilk, ne en gelişmiş, ne en özel... Günün sonunda gelmiş geçmiş en başarılı akıllı saat Apple Watch, yenilikte çığır açarak yoluna devam ediyor.
Son olarak listeye modern zaman sınırlarını aşan bir marka daha eklemek istiyorum. Casio, evet bildiğiniz Casio. Hani şu likit kristal ekranlı, yok edilemez sağlamlıkta, ucuz, basit ve bir o kadar da işlevsel G-Shock modellerinden bahsediyorum. Casio çatısı altında yer alan dijital saatler günümüz koşullarında sıradan tüketim ürünlerine dönüşmüş olsa da onların, piyasaya ilk sürüldüğü yıllar için en yenilikçi tasarımlardan biri olduğu gerçeğini göz ardı edemeyiz.
