Herkesin bildiği, aldığı veya arzuladığı saat markalarından sıkıldınız mı? Özgünlüğün, sıra dışılığın ve nadirliğin tadına varmak mı istiyorsunuz? O halde sizi içeri davet ediyorum.
Bugün, seri üretilen hemen hemen her saate, ona biçilen meblağ karşılığı ulaşmak mümkün. Tıpkı sizinle aynı durumda olan yüzbinlerce müşterinin yaptığı gibi. Peki, bu kalabalığa kendinizi ait hissetmiyorsanız veya çoğunluktan sıyrılmak ve daha özel hissetmek adına farklılık arayışı içindeyseniz ne yapmalı?
Günümüzde saat sektörü büyük ölçüde marka ve maddiyat boyutuna indirgenmiş olsa da, şanslı bir azınlık işin kültür, gelenek ve birikim kısmıyla da ilgilenebilme lüksünün tadını çıkarıyor. Eğer bir sonraki saatinizin satın alma sürecinin yalnızca para ve tedarik boyutuyla sınırlı kalmamasını istiyorsanız sizleri bağımsız saat markalarının büyülü dünyasını keşfetmeye davet ediyorum.
Nomos Tetra Neomatik Nachtblau
Parmigiani Fleurier Kalpa
Piccola
Öyle bir saat alma tecrübesi düşünün ki, saatinizi tasarlayan ve üreten kişiyle karşılıklı yemek yeme, sohbet etme fırsatı yakalıyorsunuz. Hayatınıza renk katan, büyük bir tutkuyla sarıldığınız hobinize dair en çarpıcı bilgileri ilk ağızdan öğrenme imkânı buluyorsunuz. Yeri geliyor, satın almak istediğiniz saate size özgü detaylar ekleniyor, hatta bazen sadece sizin için özel bir tasarım yapılıyor. İşte tüm bu bahsettiklerim ve çok daha fazlası bağımsız saatçiliğin büyülü dünyasında mümkün. Karşılığında sizden istenen ise bolca tutku, sabır ve para oluyor.
Bana göre saat koleksiyonculuğu ancak bilgi, görgü ve kültürün bir arada bulunmasıyla gerçek saygıyı hak ediyor. Etrafta herkes tarafından tercih edilen markaların son modellerini yalnızca paranın gücüyle kutularına dizen zenginlere karşı bu işe gerçekten gönül vermiş, okuyan, araştıran, bilgilenen ve adım adım ilerleyen kişileri gördükçe mutlu oluyorum. Dikkatimi çeken noktaların başında ise bu gerçek saat tutkunlarının bağımsız saatçiliğe verdiği değer geliyor.
Yüksek işçilikle üretilen kasalar, kadranlar, mekanizmalar, kayışlar ve hatta kutular. Görünmeyen kısımlarda dahi detaylara verilen inanılmaz özen. Mikroskop altında incelendiğince ancak fark edilebilecek tasarım ögeleri. Yüzlerle ve hatta bazen onlarla ifade edilen, aşırı düşük üretim adetleri. Reklamlardan, bir noktadan sonra mide bulandırıcı kıvama gelen pazarlama stratejilerinden uzak satışlar. Kusursuz müşteri memnuniyeti için bire bir temas. Hemen hemen hiçbir ortamda sizinle aynı veya benzer saati takan biriyle karşılaşmayacağınız gerçeği. Bunlar, bağımsız saatçilik denilince akla gelen artılardan yalnızca birkaçı. Hiç mi olumsuz yönü yok bu markaların? Elbette var. Aylar, hatta yıllar süren bekleme süreleri. Satış ve servis konusunda yetersizlikler. Çoğunlukla aşırı yüksek fiyat etiketleri...
Christophe Claret Maestro
Mamba
Laurent Ferrier Galet
Tüm artılar ve eksiler değerlendirildiğinde gelinen nokta ise bence heyecan verici. Bilinçli tüketicilerin sayıca artması bağımsız üreticilerin isimlerini daha çok duyurmasına yarıyor. Daha çok bilinirlik ise beraberinde daha çok talebi getiriyor ancak işin sonunda ise bağımsızlıklarından feragat etmek zorunda kalan üreticilerle karşılaşmamız ihtimaller dâhilinde olmaya başlıyor. En yakın örnek olarak F.P. Journe’nin büyük oranda hissesini lüks tüketim devi Chanel’e satmasını gösterebiliriz. Bu akımda diğer üreticiler nasıl etkilenecek, ilerleyen zamanlarda hep beraber göreceğiz.
F. P. Journe Black Label
Collection Chronometre
Chanel J12 Intense Black Watch
İsviçre öncülüğünde saat sektörü bambaşka bir yöne doğru ve büyük bir hızla eviriliyor. Paranın hızlı el değiştirmesi sonucu markalar da bambaşka satış stratejileri gelişmeye zorlanıyor. Bir yandan da bilinçli müşterilerin artmasıyla daha özel ve özgün ürün arayışları artıyor. Tam da bu noktada bağımsız markalar sektördeki büyük bir açığı kapamaya başlıyor. Eğer siz de benzer düşüncelerdeyseniz farklı olanı talep etmenin ve belki de ona sahip olmanın tadını çıkarmaya başlayabilirsiniz.
H. Moser & Cie. Endeavour Perpetual Moon Concept
