İtalyan menşeli ünlü saat markası Panerai, SIHH 2017 bünyesinde saat meraklılarının beğenisine sunduğu Luminor Submersible 1950 3 Days Automatic Acciaio & Oro Rosso 42mm modelleriyle inceleme köşemize konuk oldu.
Saat tercihleri söz konusu olduğunda dalgıç modellerinin benim için hep ayrı bir yeri olmuştur. Kendi adıma ilk lüks saatim olan Omega Seamaster Professional 300 Chronograph’tan, farklı pek çok versiyonunu kullanma fırsatı bulduğum Rolex Submariner’a kadar onlarca dalgıç saatim oldu. Hemen hepsini çok severek kullandım, hala da aynı keyifle kullanmaya devam ediyorum.
İlginçtir, Officine Panerai özelinde hiç dalgıç modeli kullanmadım. Gayet iyi hatırlıyorum, ilk Panerai’imi alırken PAM00005 ve PAM00024 modelleri arasında kalmış ve tercihimi OP Logo sevdasının da etkisiyle, markanın kült modellerinden sayılan 005’ten yana kullanmıştım. Kısa bir süre sonra karşıma bir kez daha çıkan PAM00024 ve onun titanyum kardeşi PAM00025 de Panerai Submersible konusundaki fikrimi değiştirememişti. Zaman içinde PAM00111, PAM00002 ve PAM00104 gibi modeller kullandım.
Submersible ile ilk ciddi yakınlaşmam, Serdar OAL’ın aldığı PAM00389’u görünce oldu diyebilirim. Luminor 1950 kasa tasarımı bence markanın DNA’sını en başarılı şekilde temsil eden unsurların başında geliyordu. Titanyum kasa, mat siyah bezel insert’ü ve yeni nesil kauçuk kayışıyla “ful paket” olarak nitelendirdiğim PAM00389, maalesef 47mm ebadındaki kasa çapından dolayı mütevazı koleksiyonumda kendine bir yer bulamadı.
Officine Panerai Luminor 1950 Submersible Pam00389
Gel-git’lerle dolu Submersible sevdasından tam ümidi kesmiştim ki, beklenen mutlu haber SIHH 2017 fuarından geldi. Luminor Due ile “takılabilir” sıfatını kitlelere indirgemeyi hedefleyen Panerai, 42mm çapında ve Luminor 1950 tarzında tasarlanmış iki yeni Submersible modeli ile fuarda boy gösterdi. 42mm’nin sevinç şoku daha etkisini kaybetmeden ikinci bomba geldi; modellerden biri masif 18K pembe altındı..!
Beni tanıyanlar veya yazılarımı takip eden okurlarımız bilir, masif altın saatleri çok severim. Hatta sözüm ona Purist’lerin paslanmaz çelik saplantısı yüzünden bir türlü hak ettikleri önemi vermedikleri o muhteşem altın saatleri çok beğenir, şartlar el verdiği sürece alıp, her ortamda kullanmaya gayret ederim. Dolayısıyla SIHH 2017’in en ilginç gelişmelerinden biri benim için 42mm çapında Luminor 1950 kasaya sahip altın Submersible modeli yani PAM00684 oldu. SIHH 2017 sırasında görüntüleme şansı bulduğumuz modellerin Panerai İstanbul Boutique sınırlarına girdiğini öğrenir öğrenmez de, saatleri bir kez daha yakından görmek için soluğu butikte aldım.
Her iki modelin de gelmiş geçmiş en başarılı Submersible modelleri olduğunu düşünüyorum. Neden mi? Hemen izah edeyim...
Panerai Luminor Submersible 1950 3 Days Automatic 42mm, markanın ikonik tasarımlarından 47mm Luminor Submersible 1950 serisinin bütün başarılı özelliklerini bünyesinde barındırıyor. Bu özelliklerle ilgili ilk bahsetmek istediğim başlık Proporsyon. İngilizcede çok sevdiğim bir laf vardır: “mess with perfection” yani zaten mükemmel olan bir şeyi kurcalayıp daha kötü bir hale getirmek. İşte proporsiyon yani oranlandırma parametresiyle oynamak ve bu sayede yeni bir ürün elde etmek, çoğu zaman hüsranla sonuçlanabilir bir proses (ilk jenerasyon Rolex DateJust II ve DayDate II’nin bezellerini düşünün mesela). Panerai, PAM00682/4 modelleri ile bu konuyu mükemmel bir şekilde kotarmış. Orijinal tasarımın DNA’sından kopmadan, hemen herkesin kullanabileceği yeni bir ürün grubu yaratmış ve bu konuda çok da başarılı olmuş. Yeni tasarım, ne 40mm gibi “sanki başka bir saat” lafını akla getirecek kadar ufak, ne de ortalama kalınlıkta bir bilekte bile çoğu zaman gerekenden fazla dikkat çeken 47mm kadar büyük bir kasa olmuş.
42mm’lik yeni kasanın iki farklı malzeme opsiyonu yer alıyor. Paslanmaz çelik (PAM00682) ve içerdiği farklı bakır miktarı nedeniyle kendine has bir tonu olan 18K pembe altın (PAM00684). İki versiyon arasından kişisel tercihimin hangisi olduğunu tahmin etmek zor olmasa gerek. Oldu da edemediniz, fotoğraf sayısındaki çoğunluk size ipucu olsun o halde.
Kasaların her iki yüzünde de yansıma önleyici kaplamaya sahip, çizilmeye dayanıklı safir kristal camlar yer alıyor. Burada bence en önemli hususlardan biri, camların üzerinde tarih göstergesi için kullanılan büyütecin yer almıyor olması (teşekkürler Panerai). Modellerin kasalarında, kullanılan materyallere göre değişiklik gösteren bazı özellikler göze çarpıyor. Paslanmaz çelik versiyon için su geçirmezlik değeri 300M olarak ayarlanırken masif pembe altın olan versiyon için 100M ile sınırlanmış. Altın ve paslanmaz çelik arasındaki yapı farkının su geçirmezlik derecesi üzerine etkisini bilmiyorum, lakin her iki malzeme için aynı su geçirmezlik değerini veren pek çok farklı marka/model sıralamak da mümkün. Günün sonunda 100M de benim gibi saatlerini ıslatmayı seven kullanıcılar için bile yeterli olduğundan bu detaya fazla takılmıyorum. Diğer bir fark ise bezel ile ilgili. PAM00682 mat paslanmaz çelik bir bezel ile gelirken, PAM00684 modelinde siyah seramik bezel insert’ü yer alıyor.
Her iki versiyonun da kadran tasarımı beni kasa çapıyla direkten döndüren PAM00389’u anımsatacak şekilde hazırlanmış. Panerai’daki olmazsa olmazlarımdan küçük saniye göstergesi saat 9 noktasında yerini almış. Genel itibarıyla kasa malzemesine uygun tasarlanan indeks ve kollar, sade ancak işlevsel bir görünüm sunuyor. Paslanmaz çelik versiyonda yer alan küçük saniye kolunun mavi renkte hazırlandığını da buraya ekleyelim.
Yeni ürün grubu için, markanın kendi tasarımı ve üretimi olan Caliber Ref. P.9010 tercih edilmiş. 4Hz hızında çalışan otomatik kurgulu mekanizma, çift tulumbalı kurma sistemi sayesinde 72 saatlik güç rezervi sunabiliyor. Düz ve dairesel desenlerle süslenen mekanizma, perfore tasarımlı rotoruyla dikkat çekiyor. Bir dalgıç saati için biraz fazla süslü bulsam da mekanizmayı arka kapakta yer alan safir kristal cam bölmeden izlemek keyifli oluyor.
Paslanmaz çelik model markanın yeni nesil tabir edilen kauçuk kayışı ile geliyor. Hem malzeme kalitesi hem de konfor açısından geçmiş modellerin üzerinde yer alan kayışlardan çok daha başarılı olan kauçuk kayışa, kasa malzemesine uygun şekilde üretilmiş Panerai imzalı standart toka eşlik ediyor. Altın model ise siyah timsah derisi bir kayış ile sunuluyor. Deri kayışın ucunda yine standart tipte toka yer alıyor. Özellikle bir dalgıç saati için gereksiz bulduğum ve çoğu zaman konfor sıkıntısı çektiğim katlanır klipslerin bu iki modelde yer almıyor olması da yine bence son derece yerinde bir tercih olmuş.
Özetle yeni nesil 42mm Luminor Submersible 1950 modellerini çok beğendim. Luminor Due ile başlayan bu yeni akım için bir sonraki durak olarak Luminor Submersible 1950 serisinin seçilmesi gayet doğru bir karar olmuş. Markanın sadık takipçileri için bu 5mm’lik küçülme eminim dağlar kadar bir farka denk geliyordur. Hatta markaya küsüp, koleksiyonundaki Panerai sayısını azaltanlar olduğunu bile duydum zira Panerai büyük bir saat ve çoğu Paneristi için bu durum olduğu gibi kabullenilmesi gereken bir mevzu. Ancak ben bir Paneristi değilim.. Saatler söz konusu olduğunda futbol takımı tutar gibi değişikliğe kapalı tercihlere prim veren bir saatsever hiç değilim. Dolayısıyla ben yapılan işi ziyadesiyle başarılı buldum.
Eğer bu zamana kadar ebat nedeniyle Submersible konseptinden uzak durduysanız PAM00682 ve PAM00684 kesinlikle gidip görmeniz gereken muhteşem iki saat. Emin olun, kolunuzda denedikten sonra tek karar vermeniz gerek mevzu “altın mı çelik mi” olacak.