Omega’nın ikonik Speedmaster koleksiyonunun dinamik üyesi Racing Chronograph, artılarıyla ve eksileriyle incelememiz altında.
Ne uzun isim değil mi? Ben ona kısaca Omega Speedmaster “Panda” diyorum. Evet evet, malum rakipten dolayı Panda. Peki, acaba Omega Speedmaster, lakabının hakkını verebilecek mi? Gelin, sorunun cevabını beraber bulalım.
Omega Speedmaster ailesi, köklü tarihçesiyle saat sektörünün efsaneleşmiş serilerinden biri konumunda. Markanın son yıllarda, bilhassa araştırma ve geliştirme süreçlerinde gösterdiği ilave hassasiyet ile çok daha albenili tasarımlara ve teknolojik özelliklere kavuşan modeller kendi kategorilerinin en güçlü oyuncularından sayılıyorlar. Yılların eskitemediği Speedmaster Racing koleksiyonu da güncel tasarımları ve son teknoloji mekanizmasıyla saat severlerin karşısına çıkıyor.
Saatimiz, 44,25mm x 16,25mm’lik ölçüleriyle oldukça ihtişamlı bir görünüme sahip. Boyutlar sportif karakteri vurgularken şıklıktan da bir miktar alıp götürüyor. Keşke diyorum, birkaç milimetre daha küçük çaplı bir kasa olsaymış, elbette diğer hiçbir tasarımsal özelliğe dokunmadan. Saatin ön ve arka yüzeylerinde safir kristal cama yer verilmiş. Her iki cam da yüksek yapısıyla saatin toplam kalınlık değerini epey artırıyor. Bu da saate dair ısınamadığım bir başka detay. Saatin su geçirmezlik değeri ise 50 metre olarak belirlenmiş. Her ne kadar sportif özellikli bir model için bu sayı az gibi görünse de, basınç dayanımının artması birtakım ergonomi problemlerini beraberinde getiriyor. Dolayısıyla vidasız kronograf butonları ve açık arka kapak gibi ögeler uğruna ilave su geçirmezlikten vazgeçebilirim. Ön camın hemen etrafında takometrik skalaya sahip siyah renkli seramik bezel dikkatlerden kaçmıyor.
Kadrana doğru ilerlerken bi-compax kronograf göstergeleri ve dozunda kullanılmış turuncu detaylar takdiri hak ediyor. Indeks ve kollardaki yeşil renkli lSuper LumiNOVA fosfor malzemesi de bu sınıfta bir saat için fazlasıyla başarılı. Kronograf kadranlarını, indeksleri ve kolları çevreleyen gri tonun saatin genel havasına müthiş bir katkı sağladığını itiraf etmek zorundayım. Beyaz kadran ve beyaz zeminli tarih penceresinin uyumu yine tasarım departmanının görevini başarıyla yerine getirdiği bilgisini doğruluyor.
Saatin kalbinde in-house geliştirilen otomatik kalibre 9900 bulunuyor. METAS sertifikalı kronograf mekanizma 15.000 Gauss’luk manyetik akıya direnç gösterebiliyor. 60 saat güç rezervine sahip kalibrenin kronograf butonlarının daha yumuşak basma hissine sahip olmasını dilerdim ancak bu konunun son kullanıcı için büyük önem arz ettiğini düşünmüyorum. Mekanizmayı seyretmenin zevkine ise maalesef bu saate sahip şanslı azınlık varabilecek.
Saatin bileziği görsel açıdan doyurucu olsa da hissiyat kısmında bazı problemler yaşıyor. Baklaların birbirine sıkı sıkıya bağlı olmayışı ve kilit mekanizmasından gevşek kapanma hissi kalite algısını baltalayan detaylar olarak önümüze çıkabiliyor. Kimisi için önemsiz olsa da daha iyi örneklerle karşılaşılınca Omega neden yapmamış sorusu akıllarda yer ediniyor. Öte yandan aynı modelin siyah deri kayışlı ve katlanır tokalı modeli ise bir başka cazip seçenek olarak ele alınabilir.
Şimdi gelelim “Panda” mevzusuna. Bilindiği üzere beyaz ana kadran, siyah alt kadran kombinasyonlu modeller saat dünyasında Panda kadran olarak anılmakta. Malum kralı bir kenara bırakırsak Omega Speedmaster Racing’i, oldukça yüksek malzeme kalitesi, üst düzey mekanizması, her an bulunabilir olması ve nispeten uzay sınırına henüz yaklaşmamış fiyat etiketiyle değerlendirilmesi gereken bir model olduğunu düşünüyorum. Unutmadan, bu modele 51.300 TL karşılığında Omega butik ve bayileri aracılığıyla ulaşmak mümkün.