Rolex, efsanevi Sea-Dweller modelini okyanusun derinliklerinden çıkarıp şık mekânlara sokmakta kararlı. Kimlik karmaşası da bu olsa gerek!
“Tool Watch” konseptinin önde gelen temsilcilerinden Rolex, özellikle dalgıç saati modelleriyle saat endüstrisinin en başarılı markalarından biri olarak anılmakta. İkonik Submariner ve Sea-Dweller serileri için de bu başarının adeta yaşayan örnekleri denilebilir. Dalgıç saatlerini incelediğimizde işlevsellik daima ön planda tutulduğunu görürüz. Bu sebepten ötürü birçok marka çelik, titanyum, karbon gibi gösteriş faktörü nispeten düşük ancak amaca hizmet eden malzemelerden faydalanırlar. Peki, Rolex bu konuda en son ne yaptı? 1220 metre derine inebilen bir saatin kasasına ve bileziğine altın ekledi!
1220 metreye kadar derinliğe inebilen, helyum çıkış vanasına sahip, markanın tarihinde paslanmaz çelikle bağdaştırılarak oldukça önemli yer tutan, 50. yılını henüz kutlamış bir seriyi altın gibi gösterişle ilintili bir metalle süslemenin amacı ne olabilir? Herhangi bir markadan söz ediyor olsak ticari başarısını artırma cevabı kabul edilebilirdi ancak Rolex için böyle bir sebepten bahsedemeyiz. Hali hazırda aşırı talep gören modellerinin üretimini artırsa eminim TT SD’den kazanacağından çok daha fazlasını kasasına koyardı. Öte yanda Submariner da halen “Tool Watch” konseptinin başı çeken modellerinden ve değil sadece çelik altın, komple altın hatta pırlantalı versiyonları dahi satışta. Gerçi Submariner, günümüz standartlarında klasik tarzla da fazlasıyla uyumlu bir model olarak kategorize edildiğinden altın versiyonlarını anlayışla karşılamak mümkün. Eğer çıkış noktamız bu olacaksa, o zaman evet, Sea-Dweller’da neden olmasın? Rolex’in bu girişimi, benim de içinde olduğum bir grup saat severe anlamsız gelse de görünen o ki bazı çevrelerin takdirini kazanmış.
Rolex 126603 Sea-Dweller, 43mm çapında Grado 904 paslanmaz çelik kasaya, 18K altın bezele ve ayar koluna, çelik ve altının beraber kullanıldığı bileziğe sahip. Oldukça kalın bir safir kristal camın ardından seyredebildiğimiz kadranda, indeksler ve kollar da sarı altından imal edilmiş. Ayrıca Sea-Dweller yazısının sarı tonda yazılması bence gayet yerinde bir karar olmuş. Çelik Sea-Dweller’da, seramik bezelde yer alan indekslerin ve sayıların içindeki dolgular platinken bu modelde sarı altından yana tercih kullanılmış. Kadranda ve kollarda kullanılan Chromalight, bir Rolex klasiği olarak işini layıkıyla yerine getiriyor ve karanlıkta büründüğü mavi renk ile kullanıcısını mutlu etmeyi başarıyor. Sea-Dweller’ın sahip olduğu yüksek su geçirmezlik değerinde kalın arka kapağın rolü büyük. Haliyle saat bilekte bir miktar yüksekte duruyor ve bu durum bazı kullanıcılar için rahatsız edici olabilir. Kasanın yan kısmında, her ne kadar birçok saatte asla çalışmaya ihtiyaç duymayacağını düşünsem de, helyum çıkış vanası bulunuyor. Modelin su geçirmezlik değeri 1220 metre yani 4000 feet.
Rolex’in yeni nesil mekanizmaya geçiş operasyonu dolayısıyla Sea-Dweller’a layık gördüğü otomatik Calibre 3235, paramagnetik mavi kıl zembereğe, paraflex şok emicilere, 70 saatlik güç rezervine ve inanması güç günlük ± 2 saniyelik hassasiyet değerine sahip. Gece 12’de anlık değişen tarih göstergesi, çalışıp çalışmadığını asla anlayamadığınız sessiz rotor gibi özellikler elbette 3235’te de standart geliyor.
Sea-Dweller, tıpkı çelik kardeşi gibi Rolex Glidelock, hassas ayar mekanizmalı bilezik kilidine sahip. Bu özellik hem saatin dalış kıyafetleri üzerine rahatça giyilebilmesini, hem de her bileğe tam olarak uymasını sağlıyor.
Rolex Sea-Dweller ebatları gereği ağır sayılabilecek bir model. Bazı parçalarda paslanmaz çelik yerine altın kullanılmasıyla bu ağırlık daha da artmış. Kalınlığın fazlalığından zaten bahsetmiştim. Haliyle TT SD’den büyük bir konfor beklemek doğru değil. Gösteriş mi? Elbette TT Submariner’dan fazlasını sunacağı kesin. Rolex Sea-Dweller Two-Tone 126603, 15.300 CHF’lik fiyat etiketiyle çok yakında butiklerin vitrinlerini süslemeye başlayacak.