Royal Oak Jumbo’nun üretildiği ilk yıl olan 1972 de tamamı masif çelik bir saatin maaliyeti, bir çok 18 ayar altın saatin üretiminden daha pahalıya mal olmaktaydı.
Bu yüzden böyle bir modelin üretimine girişmek o günler için oldukça riskliydi. Bu riski tanımlamak amacı ile örnek vermek gerekirse, o günlerde Royal Oak’un en önemli rakiplerinden Rolex Submariner’ın fiyatı 280 İsviçre Frankı iken Jumbo 3.200 franklık bir fiyat ile vitrinlerde yerini alıyordu.
Bir çok kişi bu kararın Audemars Piguet’in sonu olacağını düşünmüştü ama model başarılı olmakla kalmayıp firmanın bugünlere kadar emin adımlarla gelmesine de yardımcı oldu.
Horolojik tarihin tasarım anlamındaki önemli isimlerinden biri olan efsane Gerald Genta ustanın yarattığı bu ikonik saatte dikkat çeken en önemli özelliklerden biri kuşkusuz saatin inceliği.
8,10 mm kalınlığa sahip saatin içine, Audemars Piguet’nin 2121 kodlu yine efsane diye adlandırabileceğimiz kalibresi büyük bir özenle yerleştirilmiş. Jaeger Lecoultre tarafından geliştirilmiş otomatik kalibreyi o senelerde her iki firma da kullanmaktaydı.
1969 yılında Audemars Piguet tarafından kullanılmaya başlanılan bu makina daha sonra hepimizin çok iyi bildiği, yine Gerald Genta usta tarafından dizayn edilmiş, ilk kez 1976 yılında satışa sunulan Patek Philippe’in sportif çelik saati olan Nautilus’ta ve Vacheron Constantin’in Genta dizaynı olan Overseas Modelinde de kullanıldı.
40. yılında Royal Oak Jumbo, bir önceki versiyonu üzerinden bazı değişiklikler gördü. Bu değişiklikler Jumbo’nun, tamamen olmasa da zaman içerisinde uzaklaştığı özüne, ilk versiyonuna benzemesini sağladı.
Sırası geldiğinde bu değişikliklerden bahsedeceğiz.
Bunların içinde kalibre ile bağlantısı olan tek değişiklik, döner rotorun şekli ve üzerindeki işleme. Bu arada 1972’deki versiyonun arkası kapalı olduğu için kalibreyi görmek de mümkün değildi.
Hazır bahsetmişken dikkat çekilmesi gereken bir konu da rotorun diğer bir çok kalibredekinden farklı olarak merkezdeki bir taşıyıcı üzerinden dönmek yerine, merkezde gevşek bir şekilde tutturulup aslında rotorun dışındaki yakut taşıyıcılar üzerinde dönüyor olmasıdır.
Detaylara ciddi bir özen gösterilerek üretilmiş bu kalibrenin tüm ihtişamı ile görülebilmesini sağlayan anti refle uygulamalı safir kristal camla donatılmış arka kapak üzerinde saatin kasa ve seri numarasını da görebiliyoruz.
Ayrıca kasanın arka köşesindeki çok küçük bir AP işlemesi de dikkat çekiyor.
Basit ve sade görünmesine rağmen saati elimize alıp incelemeye başladığımız da bir çok önemli detay göze çarpıyor. Tabi bunda saatin tarihini biliyor olmanın da etkisi var muhtemelen.
İlk bakışta orjinalini çok andıran yeni nesil jumbo da komple paslanmaz çelik kasa, markayla özdeşleşmiş sekizgen bezel ile ortaya harika bir görünüm çıkarıyor.
Markanın ikonu olan bezel, üzerindeki sekiz beyaz altın vida ile uyum içerisinde, yine anti refle uygulamalı safir kristal camı çevreliyor.
Yansımasız cam saatin sadeliği ile öne çıkan kadranını tüm detayları ile görmemize yardımcı oluyor.
Bir önceki versiyonunda 3 farklı kadran seçeneği ile satılan jumbo 40. yıl versiyonunda önemli değişiklikler geçirerek ilk versiyonundaki gibi tek renk seçeneği ile sunuldu.
Kadran, her açıdan ışığın yansımasına göre siyah/mavi/gri renkler arasında farklı bir görüntü verse de asıl rengini mavi olarak tanımlayabiliriz.
Tam olarak benzemese de 1972 versiyonuna çok yakın bir renk olduğunu söyleyebiliriz.
Kadrandaki en önemli değişikliklerden biri tarih çarkının beyaz üzerine siyah rakam yerine tam tersi, siyah üzerine beyaz kullanılmış olması.
Hem bir önceki hem de orjinal versiyona göre farklı olan bu özellik saati çok daha güzel bir hale getirmiş.
Hele ki bir önceki versiyon da bulunan tarih göstergesi etrafında ki beyaz çerçevenin ve indekslerin üzerindeki arabik rakamların da kaldırılmış olması kadranı olabilecek en güzel haline biraz daha yaklaştırmış.
Eski versiyon
Bir önceki versiyona göre kadrandaki değişiklikler bununlada bitmiyor. En önemlilerinden biri de AP logosunun orjinal versiyonda olduğu gibi kadranın altına alınması ve 12 indeksine çift çubuk konulması.
Bir önemli değişiklik de "Petite Tapisserie" diye adlandırılan kadran deseninin ilk versiyon kadar olmasa da bir öncekinden daha küçük dilimlere ayrılması.
Tüm bu değişikliklerle yeni bir yüze kavuşan saatin beyaz altından lumeli kolları aynen korunmuş. Jumbo,indekslere de uygulanan lume ile beraber karanlıkta da zerafetini koruyor.
Kadranla ilgili verebileceğin son detay Audemars Piguet yazısının her 3 versiyonda da değişik olduğu. Kadranın yapım videosunu seyredince saate olan hayranlığınız artıyor.
Saniye kolu olmayan saatin hızlı gün ayarlama fonksiyonu da yok. Tarih ayarlayabilmek için saati 10’a kadar geri kurup tekrar 12’yi geçirmek gerekiyor.
Genta ustanın elinden çıkan tepe hariç 39 mm lik paslanmaz çelik kasa üzerindeki parlak ve fırçalanmış kısımların mükemmel işçilikleri göze çarpıyor. Tamamı elle işlenmiş bu detaylarla firma ne kadar gurur duysa azdır.
Saatin bileziği tam bir sanat eseri. Yapım videosunda da görebileceğiniz üzere tamamı el işçiliği ile üretiliyor.
Hem ilk hem de bir önceki versiyona göre daha da inceltilmiş bilezik çift taraflı açılan klips ile adeta mükemmelleştirilmiş. Kullanımda gayet sağlam bir his veren bilezik üzerindeki detayların keskinliği insanın elini acıtır vaziyette. Klips üzerindeki işçiliğe ise söyleyecek söz bulamıyorum. Yorum tamamen sizlerin.
Saatin kutusu ekstra bir özellik taşımamakla birlikte gayet kaliteli.