Saat severlerin yakından tanıdığı pek çok efsanevi modele imzasını atan TAG Heuer, özellikle Heuer Classics serisinde yer alan Carrera, Monza, Autavia ve Monaco modelleri ile hem saat meraklılarının hem de tecrübeli koleksiyonerlerin hayallerini süslemeye devam ediyor. Heuer Classics grubundaki tüm modellerin hem marka hem de saatçilik tarihi açısından önemi büyük elbette, ancak aralarında ilk akla gelen model şüphesiz Monaco.
Efsanevi aktör Steve McQueen’in 1971’de başrolünü üstlendiği filmi “ LeMans “ın çekimleri boyunca kullandığı Heuer Monaco Ref. 1133, saat tarihinin gelmiş geçmiş en karizmatik kare saatlerinden biri olarak kabul ediliyor. Bizim incelememize konu model ise, bu ikonik saatin mükemmel hazırlanmış güncel versiyonu.
Takvimler 1969 gösterdiğinde Heuer saatçilik tarihinde km taşı olarak kabul edilen mekanizması Calibre 11 ile donatılmış üç farklı serinin üretimine devam ediyordu: Monaco, Carrera ve Autavia. 1969 senesi özelinde bakacak olursak Heuer’in “ dünyanın ilk otomatik kronograf saati “ konusunda kendine pay çıkartması pek de doğru sayılmazdı lakin su götürmez gerçek, markanın dünyanın ilk kare kasalı otomatik kronograf saatini yaptığıydı.
Kare forma sahip kasa, modelin en ayırt edici özelliği olarak karşımıza çıkıyor. Açıkçası TAG Heuer’in bu konuda orijinal versiyona büyük ölçüde sadık kalmasından çok mutlu olduk. Hafif yuvarlatılmış ve kısa tasarlanmış boynuzlar ve yüzeyin büyük bölümüne hakim mat finisaj gibi detaylarda orijinal versiyon ile benzerlikler gösteren kasanın tartışmasız en can alıcı özelliği, sol tarafa yerleştirilmiş ayar tepesi.
Klasik Heuer meraklıları başta olmak üzere hemen hemen tüm saat severlerin beğenisini kazanan bu tasarım detayı, orijinal versiyona yaptığı göndermenin yanı sıra markanın efsanevi mekanizması Calibre 11 ile olan bağlantısını da vurguluyor.
Bu memnuniyet verici benzerliklerin yanında kronograf butonlarının farklı tasarlandığı gözümüzden kaçmıyor. Normal koşullarda kolay kullanımı ve kasayla entegre tasarımı sayesinde bizden övgü alması muhtemel butonlar, açıkçası bu derece tarihi bir modelin yeniden üretimi için kullanıldığında biraz “ dönem dışı “ bir hava veriyor. Bunu bir kusur olarak belirtmek çok da yerinde bir hareket olmaz, ancak gözlerimiz orijinal versiyonun kronograf butonlarını aramadı desek yalan olur.
Orijinale sadık kalmayan her güncellemenin negatif etki bırakmak zorunda olmadığı gerçeğine en somut kanıt ise şüphesiz safir kristal cam. Orijinal versiyonda mika olarak üretilen cam için modern versiyonda safir tercih edilmiş, ancak TAG Heuer orijinal camın tasarımına sadık kalarak hafif bombeli ve yüksek kenarlı formu muhafaza etmiş ve saatin retro karakteriyle müthiş uyumlu bir cam üretmiş. Bombesi sayesinde muhtelif açılardan derin ve iki boyutlu bir görüntü sunan camın retro görüntüsünün yanında çizilmeye dayanıklı yapısıyla günlük kullanımdaki konforu da yine olumlu güncellemeler hanesine yazılıyor.
Kadran kısmına geldiğimizde ise TAG Heuer yine orijinal versiyona sadık kalan tasarım detaylarıyla bizi mutlu etmeye devam ediyor. Göz alıcı mavi tonundan kenarı yuvarlatılmış kronograf alt kadranlarına kadar orijinal versiyonun tüm detaylarının başarıyla adapte edildiği kadranın en önemli detayı ise şüphesiz yatay şekilde tasarlanmış saat indeksleri. Modelin tarihine hakim olmayan kullanıcılar için basit bir tasarım detayı olarak kalacak olan bu özellik, Monaco’nun tarihine vakıf meraklıların ise yüzünü güldürüyor. Bi-Compax kronograf diziliminin saate ne kadar yakıştığı konusunda hemfikir olmayan yoktur herhalde.
Calibre 11 şüphesiz hem TAG Heuer hem de saat tarihi açısından çok önemli bir mekanizma. Günümüz otomatik kronograflarında sağlanan gelişmelerin çıkış noktası olarak kabul edilen bu kalibre Monaco için de farklı bir yere sahip. Kalibreyi Sellita tabanlı tasarlayan TAG Heuer, kronograf modülünü orijinal Calibre 11 için de tercih ettiği Dubois Depraz firmasından temin ederek saatin tarihi geçmişine bir kez daha gönderme yapmayı ihmal etmiyor.
Üzeri perfore delikli deri kayış adeta Monaco için yaratılmış hissi uyandıracak derecede saat ile uyumlu duruyor. Hem üstün konforu hem de her durumda kullanılabilecek esnekliği sunan görüntüsü ile saatin vazgeçilmez tamamlayıcısı olan kayış, üzerinde TAG Heuer logosu bulunan katlanır klips ile geliyor. Aramızda klasik tokayı tercih edenler mutlaka olacaktır ancak biz bu güncellemeyi de gayet yerinde bulduğumuzu belirtelim.
Saatin kullanım konforu son derece başarılı. 39mm kasa çapına rağmen kare formuyla olduğundan daha büyük duran saatin sol tarafa yerleştirilmiş ayar tepesi retro görüntüye verdiği desteğin yanında konfor konusuna da olumlu katkı sağlıyor.
TAG Heuer Monaco kesinlikle güzel bir saat. İlk çıktığında da güzeldi ve inanıyoruz ki hep güzel kalmaya devam edecek. Saat dünyasının belki de en ikonik kare saatine, ilk üretilen versiyonuna sadık kalarak güncellenmiş haliyle sahip olmak ise bizce büyük ve mutlaka değerlendirilmesi gereken bir avantaj.
