Yıllardır sektörün içindeyiz. Gerek saat tutkunu gerek koleksiyoner ve son yıllarda da basın kimliğimizle horoloji dünyasında ki gezimiz tüm hızıyla devam ediyor. Aslında gezi demek çok doğru değil. Adeta bitmek bilmeyen bir macera. Uzun süre de devam edeceğe benziyor. Bu maceranın en heyecan verici bölümleri de şüphesiz fabrika ziyaretleri.
Nasıl ki bir kitabı kapak kalitesine göre değerlendirmemek gerekiyorsa, bu mantık mekanik saatler için de geçerli. Her ne kadar bileğimizde taşıdığımız, aksesuar niteliğinde bir üründen bahsetsek de bir saatin anlamı ve ardında barındırdığı hikâye en az görüntüsü kadar önemli. Klişeleşmiş “bu saatler neden bu kadar pahalı?” sorusunun cevabı, aslında bu ziyaretler sırasında kendi kendine cevaplanıyor. Düşünün ki 1846’da bir hayal ile yola çıkacaksınız. Bu mücadele, denizden kilometrelerce uzakta yaşayan genç vizyoner Ulysse Nardin’in kıtalararası ticaret yapan gemilerin rotalarından şaşmaması için dakik cihazlara ihtiyaç duyacağı fikrine kendini inandırmasıyla başlayacak. 1870 yılında ise 50’den fazla donanma, Nardin’in ürettiği süper dakik “Marine Chronometer” cihazları sayesinde yollarını bulacaklar. 21. yüzyılın başlarında ise biz saat severler, gemiler için üretilen ilk orijinal parçanın bileğe uyarlanmış halini takıp sosyal medyada boy göstereceğiz.
Ulysse Nardin Pazarlama Müdürü Francoise Bezzola ile Röportaj
La Chaux-de-Fonds, birçok ünlü saat markasına ev sahipliği yapan, 38.000 nüfuslu bir bölge. Konakladığımız ultra lüks Hotel Palafitte’den yaklaşık 30 dakikada ulaşabiliyorsunuz. Ulysse Nardin binasına baktığınızda da öyle ses getirecek bir görüntü yok. Mütevazı bir yapı ama başta da söylediğim üzere dışarıdan bakıp karar vermemek gerekiyor.
İçeride neler mi var? Birçok şey sayabilirim ama sanırım en önemlisi samimiyet. Kendinizi daha içeriye attığınız ilk adımdan itibaren sizi ailenin bir parçası olarak kabul eden dostlarla çevrilmiş olarak buluyorsunuz. Kapalı kapılar yok. Ar-Ge departmanında bile tüm monitörler açık. Herkes çalışmalarına ara vermeden devam ediyor. Tur boyunca bizimle beraber olan markanın Bölgesel Satış Müdürü Massimo Bonfigli, daha önce Horobox TV’ye verdiği röportajdaki samimiyeti ve cana yakınlığına kusursuz ev sahipliğini de ekleyerek keyfimizi en üst seviyeye taşıyor.
Gülay Koç ile Ulysse Nardin Fabrika Ziyareti Değerlendirmesi
Ulysse Nardin horoloji dünyasına enjekte ettiği enerjinin yanı sıra silisyumu mekanizma üretiminde ilk kullanan marka olarak da biliniyor. 1800’lerde bile dakikliğin önemini ortaya koyan ve denizciliğin gelişmesine büyük katkı sağlayan marka, halen kusursuz zaman tutan kalibreler üretmeye devam ediyor. Ulysse Nardin üretim konusunda tamamı ile mekanizmalar odaklanmış ve saatlerde kullandığı kasa, cam, kayış gibi diğer parçaları aynı konuda uzmanlaşmış kişilerden sağlamayı tercih eden markalardan biri. “Yatırım yapıp mükemmelliği yakalamaya çalışacağımıza, kendi dalında zirveye oynayan ortaklar bulmayı tercih ediyoruz.” diyor sevgili Massimo Bonfigli. Bunu derken dışarıdan sağladıkları tüm ürünlerin belirli standartlara uygunluğunu test ettikleri bölümü de beraberce ziyaret etmeyi ihmal etmiyoruz tabi ki.
Ziyaretimiz boyunca beni en çok etkileyen bölümlerin emaye ve mikro boyama işlerinin yapıldığı kısımlar olduğunu söyleyebilirim. Özellikle markanın bu yıl tanıttığı Manara my Love modellerinin kadran boyama işlerini canlı seyredip, bölüm ustalarıyla fotoğraf çektirdikten sonra ve ayrılırken kadrandaki desenlerin çizildiği posterlerin hediye edilmesi ziyareti bizler için unutulmaz hale getiriyor.
Gezimizi, markanın pazarlama müdürü sevgili Françoise Bezzola ile yaptığımız röportaj ve değerli dostumuz Robb Report (Türkiye) Genel Yayın Yönetmeni Gülay Koç ile yaptığımız değerlendirme ile sonlandırırken, arkamızda birçok yeni dost ve güzel hatıralar bırakıyoruz.
Bu güzel organizasyon için başta markanın Türkiye yetkili distribütörü Şark Saatçilik olmak üzere tüm Ulysse Nardin ailesine bir kez daha teşekkürlerimizi sunuyoruz.