Gerçek bir saat markasından gerçek saat tutkunlarına bir armağan: Yeni Omega Speedmaster Professional.
Omega Speedmaster Professional için bir saatçilik efsanesi desek kesinlikle abartmış olmayız. NASA’nın uzay programı kapsamında insanlığın en büyük başarılarından birine eşlik eden bu enstrüman, ikonik tasarımı ve üstün Omega kalitesinin de etkisiyle, günümüz horoloji dünyasının kült modelleri arasına girmeyi başarıyor.
Speedmaster, onu efsane haline getiren tüm özellikleriyle yaşayan bir model. Üstelik omuzlarında büyük bir sorumluluğu da taşımak zorunda. “Uzay yolculuklarında astronotlara eşlik etmesi için seçilmesinin üzerinden uzun yıllar geçmesine rağmen markanın Speedmaster koleksiyonunda ön plana çıkardığı özelliklerin başında hala bu olay geliyor” diyenlerdenseniz büyük bir yanılgı içinde olduğunuzu üzülerek belirtmeliyim zira Speedmaster Professional bir uzay kronografından çok daha fazlası.
Kült Speedmaster Professional modelini yenilemek, bir bakıma marka için riskli bir operasyondu. Klasiği ve kusursuzu daha en başında yakalamış bir modeli güncellemek/yenilemek, her zaman bir takım tehlikeli manevraları da beraberinde getirir. Porsche için 911’in yeni versiyonunu tanıtmak neyse Omega için de Speedmaster Professional ailesini güncellemek aynı anlama geliyor. Ortaya çıkan sonucun ne derecede başarılı olduğunu ise saati bileğime taktığımda anladım. Speedmaster Professional, onu efsane haline getiren özelliklerin hiçbirinden feragat etmemiş, aksine üstüne ekleyerek yoluna devam etmiş.
Saat, bir önceki seride olduğu gibi 42mm çapında paslanmaz çelikten üretilen kasaya sahip. Speedmaster ailesine özgü kıvrımlar ve parlatılmış/fırçalanmış yüzeylerin müthiş uyumu aynı şekilde yeni modelde de devam ediyor. Orijinale sadık kalma düşüncesiyle alüminyumdan üretilen bezel minesi, takimetrik çizelgeye ev sahipliği yapıyor. Bu noktada “seramik bezel de kullanılabilirmiş demeden geçemiyorum” ancak o özellik için bir başka efsanevi modele, Speedmaster Caliber 321’e, uzanmamız gerekiyor.
Speedmaster Professional’ın kadranı, okullarda ders olarak okutulabilecek kadar nitelikli özelliklere sahip. Mat siyah yüzeyin üzerinde yer alan beyaz sayılar, ince beyaz çerçeveli, Super-LumiNOVA dolgulu kollar ve indeksler, her koşulda maksimum okunabilirlik sunuyor. Kadranın ve kolların gece görünürlük düzeyi de neredeyse bir dalgıç saati seviyesinde. Yine fazlasıyla sübjektif bir eleştiri olacak ancak yeşil renkte parlayan Super-LumiNOVA’nın yerine mavi rengi görmek daha çok hoşuma giderdi. İşlevsellik açısından ise hiçbir fark olmayacağını biliyorum. Kadranda yer alan kronograf alt-kadranlarının yerleşimi de yine, bir önceki seriyle aynı.
Omega’nın önderliğinde sektörün yeni standardı haline gelmeye başlayan Master Chronometer sertifikalı kurmalı Caliber 3861 ile donatılan model, 50 saatlik güç rezervine sahip. 15.000 Gauss’luk manyetik akıya dayanabilen mekanizma, üstün zaman tutma ve dayanıklılık özellikleriyle de göz dolduruyor. Bir Speedmaster Professional klasiği olarak kurmalı mekanizma ile üretilen modelin kurma hissi, bir önceki modele göre fark edilir derece iyileştirilmiş. Artık tepeyi kavramak ve çevirmek çok daha kolay. Kronograf butonlarının basma hissi ise kesinlikle daha rafine.
Bu model, birçok malzeme ve renk varyasyonu ile satın alınabiliyor. İnceleme köşemize konuk olan iki model, hesalite cam ve kapalı tasarlanmış arka kapak ile geliyor. Aynı modellerin safir kristal cam ve şeffaf arka kapaklı seçenekleri de bulunmakta. Ayrıca Sedna ve Canopus olarak adlandırılan, Omega’ya özgü 18K pembe ve beyaz altın kasalı/bilezikli alternatifler de saat severlerin beğenilerine sunulmakta. Bileğimizde deneme şansı yakaladığımız hesalite kristal camlı modelin camının tam ortasında yer alan lazerle işlenmiş Omega logosunu bulmak pek kolay değil. Bir kere yakaladığınızda ise her fırsatta görmeye çalışıyorsunuz. Evet, pleksiglas camlı Speedmaster, modelin DNA’sına çok daha uygun bir model ancak gündelik yaşamın zorlayıcı koşulları göz önüne alınırsa safir kristal camlı versiyonun daha kullanışlı olduğunu düşünüyorum. Üstelik göz alıcı mekanizmayı seyretme şansını da bu versiyonda yakalıyoruz.
Mekanizmadan sonra saatin yenilenme operasyonundan en çok etkilenen bölgesi bileziği olarak karşımıza çıkıyor. Konfor seviyesinde çıtayı ulaşılması fazlasıyla güç bir noktaya taşıyan Omega yeni bakla ve toka tasarımıyla da beğenimizi kazanıyor. Naylon kumaştan üretilen ve paslanmaz çelik katlanır toka ile sunulan modelin sportif görüntüsü için ise denilebilecek tek şey “olağanüstü”. Dürüst olayım, Speedmaster Professional denilince aklıma gelen ilk görüntü çelik bilezikli bir saat olsa da, naylon kayışlı bir modelin rahatlığı ile yarışmak hiç kolay değil. Öte yandan Omega, diğer saatlerine de olduğu gibi Speedmaster modellerinde kullanılabilecek, sayısız NATO kayış seçeneği sunmakta. Ucuz değiller ancak piyasadaki en kaliteli kayışlardan birinin de standart bir kumaş kayış fiyatına satılmasını bekleyemeyiz.
Eski seride hesalite ve safir kristal camlı modelleri uzaktan bakarak ayırt etmek oldukça güçtü. Yeni seride ise safir kristal camlı modelin bilezikli versiyonunun orta baklalarının kenar kısımları fırçalanmış değil parlatılmış çelikten imal edilmiş. Küçük ancak çarpıcı bu detay sayesinde, saatleri birbirinden ayırt etmek de kolaylaşmış.
Yeni mekanizma, yeni bilezik, bulunduğu kategori ve sunduğu kaliteye göre son derece uygun bir fiyat etiketi... Her şeyden önemlisi, bu saati satın almak için beklemenize gerek yok.